10 Nisan 2015 Cuma

NİSANI SEVMEM

Nisan ayını hiç sevmem ben..Nisan da beni sevmiyor sanırım.Çünkü bir nisan ayı bahar yağmurlarıyla gitmiştin sen..O yüzden sevmiyorum belki de nisanı, yağmuru...Ne çok sevmiyorum kelimesi geçti cümlelerimde...İçinde senin olduğun cümleler de sevgisizliğin işi ne? Oysa ben senden öğrenmiştim sevmeyi, sevginin nasıl beslediğini insanı ilk sende görmüştüm.Hani tüm bencilliklerden sıyrılıp sevebilmeyi..sevilirmiyim acaba diye korkmadan içinden geldiği gibi açmayı kalbini ne güzel..Bu yüzden en çok seni özlüyorum, en çok küçüklüğümü..İşte alt satırlarda o günler.. Bir daha asla yaşanamayacak olan;ama bir ömür unutulamayacak o günler..

Nasıl da kalbim çarpardı, araba o virajı döndüğünde..Yolculuk başlar.. Karadenizin kıvrıla kıvrıla
giden o köy yolları..Yol üstündeki turşucular, çeşmelerden akan buz gibi sular, sonsuz yeşilliklerle uzayıp giden kötü asfaltlar, zift kokuları ve küçücük bir kalp..Yazı, denizi, orduda bırakıp köye gitmeyi seçen bir kalp..Çünkü araba yol üstünde bir köy evinin önünde durduğunda, koşarak gelen biri var.İşte o benim anneannem..O gün geleceğimiz için hazırlıklar yapılmıştır çoktan.Kuzine de pişmiş ekmekler, temiz kilimler, dolmalar, bol köpüklü ayranlar,anneanne kokan reçeller, mısırlar, tirmit mantarları..Ama en önemlisi heycanla bizi bekleyen güzel yürekli bir kadın,anneannem..Koşarak geliyor ve ilk beni öpüyor..En çok beni sevdiği için değil(sonradan en çok beni seviyor ama) bende ona doğru ilk koşan olduğum için..Şimdi hep birlikte yama yoldan evin yanına iniyoruz.Çocukluğumun cenneti olan şimdi sadece içimi burkan o eve..Anneanneme bakıyorum şimdi.Hüzünle sevginin hakim olduğu o güzel gözlere..Ne zaman gideriz korkusu şimdiden sarıyor içimi.Vedaları hiç sevmem.. Ve şimdi..Anneannemin yaptığı yemekler yeniliyor,gürültü eşliğinde.Ben çok severim gürültüyü.Herkes bir şeyler anlatıyor, komik;ama herkesin sözleri birbirine giriyor.Yinede gülüyor herkes bu duruma;çünkü eğer bir yerde sevgi varsa kelimelerin artık bir önemi yoktur.Şimdi de ben salıncak yapmasını istiyorum anneannemden, hemen ceviz ağcının dalına salıncak yapıp asıyor.
Ben çok severim salıncağı..anneannemin yaptığı salıncağı.Şimdi de anneannem beni sallıyor ve ben hayaller kuruyorum.Ben hayal kurmayı o salıncakta öğrendim.Yeşilliklerin üzerine  uçan bir çocuk düşünün o çocuk nasıl hayal kurmaz? Şimdi düşünüyorumda ben her şeyi anneannemdem öğrendim.Güzel olan, iyi olan ne varsa o gösterdi bana.Sevmeyi bile anneannemden öğrendim.Nasıl  yani Damla, sevmek öğrenilen bir şey mi, diye sormayın burda..Ne yazık ki öyle:( Şöyle bir durup etrafınıza bakın, o tahamülsüz insanlara, o herkesi küçük gören bakışlara bakın, çıkarcı kalpleri de pas geçmeyin ama...Evet onlarda olmayan bir duygu
var.Öğrenemedikleri, öğretilmeyen o duygu.Belki de anneannemin sıcak eli değmeseydi kalbime, ben de sevemezdim böyle,belki bende gülmeyen gülemeyen biri olur çıkardım.Sonsuz Teşekkürler anneannem..Öğrettiğin her şey inan benimle,hep kalbimde..Ama çok korkuyorum bazen ya unutursam, ya bu dünya ve insanlar unutmamı sağlarsa.Peki sen, çok uzaklarda da olsan gelip dokunurmusun yine kalbime? Söyle... Gelir misin? Hem sen gelirsen belki hemen temmuz olur.Güneş ısıtır yüksekte olan ve buyüzden  baharda bile ısınmayan köyümüzü.Belki sen gelirsen biraz daha büyürüm ben de..Daha güçlü olurum belki sen gelirsen.Yine her şeyi sana sorarım hem  ve sen yine, hep içimi rahatlatan cevaplar verirsin.Bir nisan günü gittiğin gibi gel ozaman, gittiğin gibi yağmurlarla gel...Sen gel bende nisanı seveyim, yağmuruda..


Okuyan herkes için bir Dua:Hep sevmeyi öğreten insanlar olsun hayatınızda, hep sevin ve de hep sevilin..