20 Mayıs 2015 Çarşamba

Biraz Galata Biraz Gölge Biraz da ben

Kimseyi sevmeyenlere inat, sevgi dolu kelimeler bulup bir öykü mü yazsam acaba? Hani kimsenin okumayacağı;ama benim iki üç ay sonra tekrar okuyup, bunu nasıl yazmışım, olmamış bu diye eleştireceğim bir öykü...(her yazımdaki gibi hayali bir sevgi)


Mekanı düşünüyorum şimdi.Kahramanlar nerede aşık olsunlar birbirlerine? Galata kulesi olsun mu?
Evet diye cevap vermelisiniz bu soruya;çünkü ben galatayı çok seviyorum, en çokta gölgesini.. işte kahramanlar:  1 adet kız,  1 adet erkek.. (Birde hikayenin içinde hikaye)


Ne yapması gerektiğini bilmiyordu kız.Tek istediği biran önce evden uzaklaşmaktı.Sanki evden dışarı çıksa düşünmeyecekti.O düşünmeyecekti ve sorunlar yok olacaktı birden.Nasıl saçma;ama iyi bir fikirdi bu.Olanı düşünmeyip yok saymak.İşte kız da tam bunu yapmayı planlıyordu.Son 1 yılda hayatını altüst eden olayları yok saymak..

Ne yapması gerektiğini hep bilen biriydi erkek.Evet her şeyi planlar ve planları ile yaşardı.Daha önce arkadaşları ile sözleştiği gibi galataya gitmek için hazırlandı...

Galata kulesi, o  ne yapıyor, kahramanlarım hazırlanırken ? En sevdiğim haliyle duruyor öylece.İnsanları ısıntan yaz güneşine inat soğuk..Gölgesi düşüyor turistlerin üstüne..Açı yakalamaya çalışan insanlara bakmıyor bile.Herkes onunla resim çekildiği için sanırım biraz alışkın bu duruma.O doğallık seviyor.Hepimizin sevdiği gibi, o da onu umursamayan insanları seviyor.Ona bakmadan yanında geçicek birini arıyor o da tıpkı bizim gibi..Hala soğuk güneşe yaza inat ve hala bekliyor..


Şişhane metrodan çıkıyor,kız.Rüzgara, kalabalığa inat yürüyor.Düşünmüyorum hayır düşünmüyorum, mutlu olmam lazım unut her şeyi diye, mırıldanarak yürüyor kız.Onun bu haline bakan insanları fark etmeden ne güzel..Galata kulesine geldiğinde duruyor.Galatanın heybetine bakıyor kız.Aslında bakmıyor hala kendi kendine konuşuyor.

-Keşke duran ben değil, kalbim olsaydı.Bu kadar kırılgan bir kalbi istemiyorum.

-Pardon, müsaede edermisiniz?   Tabiki de duymuyor kız bu sesi..

-Hanımefendi müsaede ederseniz turistlere galatanın hikayesini anlatacağım?

Bu sefer duyuyor kız, kenara çekilip kalabalığa gülümseyerek seslenen adamı izliyor.Ne kadar uzun bir süre olmuş gülen birini görmeyeli, ne zamandır gülmemiştim ben diye bir iç geçiriyor kız.

Turistler adamın etrafında toplanıyor ve adam başlıyor anlatmaya..

Yıl 1931..
Galata kulesinin önünden geçerken kalbi duran genç bir kız.Göz ucuyla bakıyor kulenin içindeki genç adama..Gözleri gözlerine değmeden bu kadar hızlı çarpan bir kalp..Turistler şaşkınlıkla bakıyor, hikayeyi anlatan adama.Adam da fark etmiş olmalı ki hemen ekliyor: O zamanlar bir kadın  bir erkeğin gözüne bile bakamazdı.Görmeden sevmek diye bir olgu vardı, tanımadan sevmek.Öylesine aptalca ve öylesine gerçek bir sevgi düşünün diye ekliyor.Hoşlanıyor insanlar böyle bir sevginin varlığından.Bizim kız da etkilenmiş olmalı ki, daha fazla yaklaşıyor kalabalığa ve adam anlatmaya devam ediyor.Galata kulesi 1717 yılından itibaren yangın gözleme kulesi olarak kullanılmaya başlanmıştır.24 saat kule de görevliler bulunmakta ve bütün şehir izlenmekte ve halkın duyması için büyük bir davul çalarak haber verilmekteydi.İşte bu kule de devriye şeklinde nöbetler tutan bir gence aşık olan bir genç kız var.Aşık olduğu adamın nöbet saatlerini biliyor ve düzenli olarak her gün bir bahaneyle ve binbir zorlukla evden çıkıyor.Kulenin önünden geçiyor.Hissettiği aşkın tarifi yok yüzüne bile bakamıyor sevdiği adamın.Yakınından geçmek öylesine kutsal bir duygu ki, yetiyor...Kuleden istanbulu seyreden nöbetçi de farkında genç kızın, ezbere biliyor geçtiği saati..Kalbi çarpıyor saat yaklaşırken ve işte o an..Kız geliyor galatanın gölgesi vuruyor çehresine, uzansa sanki eli değecek hayalini süsleyen yüze, yükseklik ilk kez bu kadar can sıkıcı oluyor genç adam için.Kafasını kaldırmıyor kız, buna öfkeleniyor aslında genç adam, sonra diniyor öfkesi yerini hemen aşk alıyor...İşte aşk böyledir, kızgınlıkla şefkat biribirne bu kadar yakındır.Turistler adama bakıyor hayretle.Nasıl da inanarak anlatıyor adam bu aşkı.Sessizliği bölen bir ses.Bizim kız: ee sonra diye soruyor.Sadece genç adam anlıyor, sen de kimsin der gibi bakıyor kıza; sonra turistlere yönelip anlatmaya devam ediyor.İşte o gün ılık bir bahar sabahı Galatadaki o yangın..Genç adam hayatını kaybediyor.Uzun bir süre kullanılmıyor galata kulesi..Genç kız mı ne yapıyor diye devam ediyor genç adama..Genç kız her gün yine aynı saatte galata kulesinin önünden geçiyor.Kafasını bile kaldırmadan..Genç adam yok, beklemiyor sevdiği kadını.Galata kulesi bekliyor ama, yangına rağmen orada ve dimdik.İşte diyor genç rahber, ben bu yüzden galatayı çok severim.Gitmeyişini, terk etmeyişini, ölmeyişini;ama en çok gölgesini severim..Genç adamın son sözlerini anlamıyor turistler.Sadece bizim kız anlıyor.


Peki siz anlıyormusunuz beni, yazdığım aptal yazıları ?