21 Nisan 2011 Perşembe

şapşal peri masalları...

Tamam kabul elimdeki kalemi kemirerek yazı yazmayı hiçbir şeye değişmem;ama klavyeyle de aramda bir bağ varmış...Bunu blogların sürekli kapanıp kapanıp açılmasında anladım...Özlemişim...


AMA bu süre içinde yazdıklarımı sizinle paylaşmayacağım...
Üzgünüm... Anında yazmak keyifli...O an içinden ne geliyorsa onu paylaşmalı kişi blogunda...Yazılarım defterde kalmalı...Ama ben özet geçeyim...Blogum kapalıyken düz yazı yerine bol bol şiir yazdım,ve mektup denen türde kendimi geliştirmeye çalıştım;ama yinede eksik bir şeyler var...
Blog açıldığına göre,yani temelli açıldığına göre söyleşi yazmaya devam=)=)


Şu an istanbuldayım naftalin...
Blogların açıldığı haberini burada aldım,sanırım bu şehrin sihrine inanıyorum..Kim ne derse desin masallar var,tamam yaşamıyorum;ama yazıyorum masallar, hem de,Her gün yeni masallar..
Naftalinde benim masalı'M...Tamam masalda prenses değilim;ama şapşal bir periyim ben...Sihirli bir kalemi var bu perinin...Ama konuşmayı pek beceremiyor,yanlış iksirler saçıyor bazen etrafa,biraz sakar bir peri bu saykotik saykotik=)=)
Tamam bu kadar girizgah yeter,hadi bu gün neler yaşadım kimin hayatlarına dokundum bakalım...



Sabah telefonun alarmıyla uyandım...Uyanmak değil bu,bir boyuttan başka bir boyuta atlamak...ve ardından okul idaresinin duymayacağı sorular sabah 9 da ders mi olur? hukuk da bilgisayar dersi ne arıyor? Neden tek bu derste zorunluluk var? Ben soruyorum odanın tavanına asılıyor sorular,cevaplamıyor kimse...Apar topar üstümü giyiyorum işte o korkunç an...Aynadaki çirkin kızda kim? Biraz daha yaklaşıyorum,kim olabilir ki?
_ben...

Ama olsun bu gün hiçbir şey beni üzemez 2 saatlik bilgisayar dersinden sonra istanbul...
Ders biter,kantinde yenilen yemek ve ankarayı hiç özlemeyeceğini bilmenin sevinci...
Lafı fazla uzatmayalım saat 13.30 söğütözü...
Elimde küçük valizim tek yolculuk yapmanın verdiği mutluluk ve aynı zamanda tezat bir kuşku otobüsü bekleyen ben...
Gelsin insanlar... tanımadığım insanlar... otobüs gelene kadar ben onlara bir kaç hikaye yazayım..
İşte ilk kahramanım.. Yaşlı bir amca giriyor içeri oda benim gibi otobüsü kaçırmaktan mı koktu;yoksa eskilerin her yere erken gelme huyu mu bu? Yavaş adımlarla yaklaşıyor ve oturuyor çaprazıma...Ben onu inceliyorum,daha sağlıklı betimleme yapmak için...Saçları beyaz,aralarındaki griler bence geçmişi anımsatan birer anı olmalı,gözlük kullanıyor bence miyop..Nereden mi anladım,peki? Hemen söyleyeyim ben uzaklara o kadar derin bakan birini daha önce hiç görmedim!

O orada geçmişi düşünürken,yeni bir yaşlı giriyor içeriye..Onunda saçları beyaz ama sakalı da var, gençliğinde hayta olduğunu  göstermek istercesine..Onunda gözlükleri var...İşte o an deli gibi gülüyorum,yanımdaki çocuk bana bakıyor şaşırarak... hemen telefonuma bakıyorum sanki gelen bir msja sevinmiş gibi;AMA ben amcanın damla gözlüklerine bakıyorum...Gençliğini özleyen bir hava veriyor bu gözlük ona... işte 2 YAŞLI karakter..Muhtemelen aynı yaşlarda haydi gelin gençliklerine gidelim...
Bence 1.si hep dingin bir yaşam hayal etti,kalp kırmak uçarılıktı,sessiz sevdi bu yüzden hep..Kaybetti susarken gerçek sevdaları...Sevmekten nasılda korktu.Kavgalardan da kaçtı hep 2 defa burnuna darbe aldı,burnundaki eğrilik oradan geliyor...

Diğeri.. ne kadar kısaydı bu hayat işte bu yüzden o hızlı sevdi,çabuk söyledi haykırdı,seni seviyorum cümlesini kaç kez ve bazen nasılda inanmayarak söyledi.Muhtemelen diğerine göre daha fazla seks yaptı,tensel birleşmeyi aşk sandı...İşte bu yüzden şimdi gerçek aşkı arıyor hala...Parmağında alyans yok...Evlilik için geç mi kaldı?


Bunlar birer tahmin 2 amcayı da ilk kez görüyorum ve muhtemelen bir daha hiç görmeyeceğim..Sadece hayatlarına dokundum,haberleri olmadan...Bir iksirdi onların gözleri...Pişmanlıkla kırgınlık vardı,ikisinin de bakışlarında...
Ben aslında hiçbir şey yapmadım aldım onların bakışlarını cümle yaptım...

saat:14.00 "9" numara cam kenarı.. bu şehri terk etmek ilk kez bu kadar kolay ve keyifli...

Yolculukta düşündüklerim,yazılmaya değmeyecek kadar soğuk...Ama ben şuanda denizi olan bir kentteyim..
Yazım güzel bitmeli...
İstanbulu seviyorum,ablamı,insanlara bakıp hikayeler yazmayı,insanları seviyorum...

Not:bol bol gezeceğim naftalin,seni ihmal edersem üzülmek yol,ben bol bol masal biriktiririm burada.. denize bakarak kurulan tüm masallar gibi mutlu sonla biter =)=)






                                                                                                       
                           
                                                                                                  
 Dipnot: Ankara da hayal kurmak yok!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder