28 Aralık 2011 Çarşamba

saçmalık böyle olur,oku;)


Radyoyu açtım şimdi çalan şarkı beni delirtebilir;ama inatla rastgele çalan şarkılar eşliğinde
yazı yazmak istiyorum.Zorun ne mi?,diyorsunuz? Bilmem zevk alıyorum sanırım şizofren bir şair gibi belki,tüm şiirleri şarkıya çevrilmiş bir şair kadar egoist hemde...Şimdi çalan ve anlamadığım yabancı parça yönlendiriyor beni...O anlamsızlaştıkca ben anlam bulmak istiyorum,kendi kelimelerimle...

Saçma sapan bir hikaye yazalım şimdi...Yeni bir yabancı parça...Kulak tırmalayan bir kadın sesi...
Kadın karakterim bu şarkıyla uyanıyor.
Yan komşu sabah sabah şunları dinlemese bende güne güzel başlasam.Afyonumun patlaması için evden uzaklaşamam gerekmese.Onu düşünmemek için başka bahaneler bulsam her sabah komşuya küfretmesem,daha yaratıcı olsam mesela.Saçıma maşa yapsam elimi yaksam,elimin acısından aklıma gelmese.Ya da diş macunum bitmiş olsa okula gitmeden koşa koşa markete gitsem.Derse geç kalma telaşıyla aklıma gelmese.Ya da annem arasa babandan boşanıyorum dese,yıkılan yuvamızın yasını tutsam,aklıma gelmese...Ama her sabah sıradan uyanıyorum,aklımda sen kulağımda komşumun dinlediği yabancı şarkı...Aklımdan seni kovmak için ağzımdan çıkan küfürler dans ederek üst komşunun kapısını çalıyor.

Hikayenin girişinde çalan şarkı sanki bunları anlatmak istedi:p
Şimdi yeni bir şarkı ve hikaye devam eder,kahramanımın ağızdan...Yok yok dayanamıyorum bu duruma..Ben güçlüyüm.Bunu bana biri söylemişti.Anlayın işte biri..''hayatta gördüğüm en güçlü kızsın,ağlarken bile güçlü sevdiğini söylerken küfreder kadar ciddi,sen tanıdığım en cesur kızsın.. kaçarken bile terk ederken edilirken bile güçlü'' kulaklarımda çınlayan sözler benim için söylenmişti bir zamanlar...Ve ben şimdi salak bir aşktan mı korkuyorum? Aşkın anlamını bilmeden aşık olunmaz oysa.Hiç bir realitesi yok aşkın.Oh be rahatladım ben aşık eğilim ona.Benim ki bir ruh hali,geçmeye meyilli bir melankoli.Yoksa aşk kim ben kim? Tek damla gözyaşı dökmeden sevilir mi?Ben onun için hiç ağlamadım.Ya da dürüst olayım uzun süredir ağlamadım.Hem araya başka aşklar girdi.Başka gözleri düşledim bazı geceler..Başka bir elde attı kalbim.AŞK bu kadar midesiz mi? 3 KİŞİ birden özlenir mi aşkta,3 erkek?



ŞARKI BİTİYOR...oh BE çok uçarı bir şarkıydı kahramanımın konuşmasından anlayın ;)
Yeni bir şarkı çalıyor bu sefer türkçe :ajda söylüyor.Kahramanım konuşuyor kulak verin siz ona ben şarkıya.


Banyoya gidiyorum duş almak için.Ilık suyla beraber tüm düşüncelerim terk ediyor bedenimi.Aşkın ne olduğuna dair tanımlar meşgul ediyor bu sefer de aklımı.Aşkın abartıldığını düşünüyorum.Aşk gülmek kadar içten aslında,ağlamak kadar da güçsüz...İnsanlar gibi sürekli değişen ve kötü şarkılar kadar saçma..Nazımın şiirleri kadar muhteşem.Onun kadar bencil ama ona rağmen sevilesi...

Bu ŞARKIDA BİİTİ...
şimdi yumaşak bir erkek sesinden yabancı bir aşk şarkısı;Ama ben kendi dilimden bir kaç şiir okumak istiyorum.BU kadar yeter sizi seviyorum canım okuyucularım.Neden biliyor musu
nuz?

ÇÜNKÜ böyle bir yazıyı sonuna kadar okumak sabır işidir =)=)

11 Aralık 2011 Pazar

;)

Elimi tut..
Bırakma elimi...
Ellerin tek güvencem...
Senin ellerin yüreğim..
Ellerin sıcacık bir kumsal...
Sığındığım bir kuytu ellerin...
Kalbim deli gibi çarpıyor sadece ellerin kurtarır beni...



İnsan hiç tutmadığı bir el için yukarıdakileri yazar mı?
Elimi hiç tutmadın,tutamadın belki de...Belki aklından bile geçmedi..
Oysa derin bir nefes alıp tutsaydın elimi...
Sen tutsaydın zaman duracaktı!

OFFFFF yukarıda yazdıklarımın hepsi yalan!

Zaman hiç durmaz akıp gider coşkun bir nehir gibi...Kimsenin eli değmesin elime,ben kendi ellerimle de yaşayabilirim =)


hadi biraz şarkı dinleyelim=))




NOT:zaman her şeyi çözer,beni bile ;) o zaman derin bir nefes alıyorum !

7 Aralık 2011 Çarşamba

SİZENE ;)

Neler yazmam gerektiğini bilmiyorum;ama kalbim çarpıyor ve ben anlatmak istiyorum anlamadığım şeyleri bile...Anlamadan anlatılır mı demeyin! Ben onu hiç anlamadan şiirler yazmıştım...Onun okumadığı okusa bile anlamayacağı şiirler...İlk zamanlar canımı yakıyordu bu durum.Zamanla alıştım sanırım,zaman sadece bireysel bir durum olduğunu öğretti bana aşkın.Aşk sanırım bu yaşlarda imkansızlıkla eş değer;oysa değer görmeden değer vermek,neyin kafası ?

Bak işte sokak jargonuyla konuşmaya başladım.Sanırım sokak edebiyatı yapma günüm bu gün;oysa ben edebiyat bile yapmayı beceremeyen bir zavallıyım.Pardon pardon zavallı kelimesi çok hafif kaldı... Ben "aptal bir zavallıyım" tamlama şeklinde oluşan niteliğime üzüldüm!!!

Kendime nasılda sinirliyim,ders çalıştıktan sonra sanırım daha realist oluyorum.Ceza kitabı bana hukukçu olduğumu ve dürüst olmam gerektiğini anlatıyor...

Salak salak okumaya devam etme...Pencereyi aç bir nefes al.Bu gün dalga geçer gibi az yağan yağmura küfür et.Seni sevmediği için "onu" azat et...

Oh be rahatladık...Bir kahveyi hakkettin...Kahveni al gel...Ben buradayım ;) Gitmiyorsunuz değil mi?
Kendiniz kaybettiniz...Kahveyle beraber yazı okumanın keyfini bilmiyorsunuz=(

Kahve sadece sınav zamanı uyumamak için içilmez,yada sigaraya katık olsun diye...Kahve bazen içinde kendimizi bulduğumuz bir yazıyla dertleşmek için de içilir...Türk kahvesiyse bir de bu hadi kapatın güzel fal bakarım...

Fala inanmayan aptallardan mısınız ?

Tamam tamam her baktığım fal çıkmaz;ama rüyam da ne görürsem yaşarım...AAAAA ne güzel demeyin.Siz yaşayacağınız hayal kırıklığını bildiğiniz halde hiç inadına sevip,bildiğiniz gerçeklere rağmen hiç beklediniz mi?
Ben o hatayı bir kere yaptım.Şimdi mi?
ŞİMDİ şarkı gibi söylediğim bir söz var nietzsche'den "unutan iyileşir"


PEKİ UNUTTUN MU? DİYORSUNUZ...
SİZENE ;)


2 Aralık 2011 Cuma

02:06

Ne kadar küçülebilirsin?dedi erkek..
Ağlayarak uzaklaştı kız...Koşarak...Rüzgara,ankaranın ayazına aldırmadan,sokaktaki insanlara aldırmadan koştu...Arkasında bıraktığı sıradan bir insan değildi...Bırakamam sandığı insandı...Şimdi ona dair ne varsa unutmak istiyordu! unutmak nasılda çaresiz bir kelime nasıl da zavallı... Bir evin eşiğine oturdu kız.Ne kadar aptal olduğunu düşünerek...Onu sevmeyen birini sevmişti;oysa erkek onu sevmediğini haykırmıştı.Gözleriyle söylemişti her gün,alaycı gülüşüyle...Ama kız aşıktı,aşık olduğu için dolaylı yoldan aptal...Anlamamıştı...Yanaklarında yürüyen yaşları sildi elleriyle...


Bunları okurken acımayın o kıza!O kız hayali bir kahraman! o kız,ağlamaya utanan sevmeye utanan insanların yaşadığı bu şehirde bir hayal...Bizler kapalı kapılar ardında ağlarız...Yorganı kafamıza geçirerek;oysa ankara'nın ayazında koşarak ağlamak var.Burnunu çeke çeke aşk acısı çekmek.Dürüst ve cesur!

Şimdi dinlediğim şarkının sözlerini tartıyorum kalbimde ve saate bakıyorum.Saat:02:06...
Yurt çıkış saatimi 6 dk geçti...
Geçmese sanki dışarı çıkıp koşacakmışım gibi hayıflanıyorum;OYSA ben hiçbir zaman filmlerdeki kızlar kadar olamadım...Kamera ışıkları varmış gibi aşık olmadım...Hep utanarak sevdim,yanaklarım kızararak...Cesurdum biraz;Ama zora gelince durdum,sustum...İçimden sevdim ezik ve çaresiz...

SİZ öyle olmayın ne olur=( SİZ güçlü olun aşkınızı haykırın,acınızı ankara'nın gözüne sokun! Sokaklarda böğüre böğüre ağlayın...

Gururlu ol diyenler de çıkacak elbet...Gurur kelimesinin anlamını sorun böylelerine...
GURUR?
ben söyleyeyim gurur bencillik,gurur kalbi dalgaya alan aptal bir kelime...Ben lugatımdan çıkardım an itibari ile sizde çıkarıp atın...

NOT:dinlediğim şarkı diyor ki:

Çaresiz bütün kelimeler 
Bir yalan gibi hep suçlu 
Senin hala gözlerin soğuk 
Ve yağmurlu 
İçimde her gün büyüyen çığlıklar var 
Olsun zaten aşklar hep böyle..


gurursuz kalın emi =)=) 


18 Kasım 2011 Cuma

kankime hediye ;)

İçki içmeden pistin ortasına atlayıp deli gibi oynayan insanlar var...Sırf bacakları değil gözleri güzel diye aşık olan erkekler...Piyasası olmayan parasıyla hava atmayı sevmeyen erkeklere aşık olan kızlar...İnanmayacaksınız;ama sevilmeden seven insanlar var...


İŞte insanlıktan ümidimi kesince bunları düşünüyorum...Güzel insanlar hala var...Tanımadığı insanlara gülümseyen,laf sokmadan sohbet eden insanlar...

Bir yudum su içiyorum...bir yudum daha...Birden sağ kulağım çınlıyor.Biri beni konuşuyor hemde iyi...Demedim mi size? iyi insanlar hala var =) Nerdeeee dediğinizi,duyar gibiyim...
Kızıyorum işte şimdi size.Gözlerinizi açın,etrafınıza bakın!Mutlaka var orada bir yerlerde.Belki kantinde teğet geçti size.Belki yanlışlıkla göz göze geldiniz kaç defa...Belki aynı kütüphanede ders çalıştınız bir kaç kere...Aynı havayı soludunuz belki...Ama siz...Sizle o kadar meşgul o kadar bencildiniz ki,görmediniz...Aptal değil kördünüz...
Yarın pencereyi açıp,günaydın diye bağırın bütün şehre...Uyuyan insanlara aldırmadan erken başlayın güne...Sevdiğiniz kişi için bakın aynaya...Beni neden sevmedi diye kahrolacağınıza,belki bir gün oda beni düşünerek bakar aynaya deyip aptallaşın.

SON bir öğüt daha cesur olun...Sevdiğinizi belli edin,oyun oynamaya taktik yapmaya gerek yok!
Aşkı aramayın derler inanmayın...Aşk onun gözlerinde iyi bakın! 

NOT:bu yazım çok cesur olan bir arkadaşıma gelsin...Yeni yıla onunla gir,o da senin gözlerinde aşkı görsün...Mutlu ol ;) İkinizi yan yana görmek,ilk resminizi ben çekmek istiyorum...




23 Ekim 2011 Pazar

KISA YAZI ;)

Ne güzel bir gün...
Bu gün umut etmenin aptallık olduğunu öğrendim...Hayal kurmakta saçma hele plan yapmak ahmaklık...
Bunları yeni mi öğrendin demeyin...
Ben geç olduğunu hiç düşünmedim...Kalbim kocaman oldu hata yapmaktan...Karşılıksız sevmeyi ve güvenmeyi öğrendim...
Artık realist yaşama zamanı romantik bir film değil hayat...
Ya da pablo nerudanın aşk şiiri...
Aşk arabesk şarkılar gibi benim için şimdi...Kırk yılda bir dinlenir...

=) Pablo neruda demişken 2 gün önce pablo nerudanın "kuruntular kitabı" adlı eserini aldım! Çok güzel bir kitap...Okurken mutlu oluyor insan...Çikolata yemek gibi...Çok susayıp kana kana su içmek gibi tüm mısralar...Bir de hukuk sosyolojisi çalışıp okuduysanız...Uyku gibi dinlendirici...




rastgele sizin şansınıza bir sayfa açıyorum... ve ilk 3 mısrası:

Rüya görüyordu trenler
istasyonda,savunmasız,
lokomotifsiz,uykuda.





şimdi yemek siparişim geldi...
Bu yazımda kısa olsun...

8 Ekim 2011 Cumartesi

özlemek?

Blogumu ihmal ettim...Belkide kalemle yazmak(kurşun kalem) daha keyif verdi...Denize karşı yazı yazarken pcnin elimde ne işi var?Yüzerken de yazı yazdım...Yalan yalan...
Bildiğim şiirleri okudum içimden...Denizin altında ben ünlü bir şairim...Balıklar şiir yazamaz...



Yaz bitti...
Şimdi ısmarlama bir yaz güneşiyle beraber Ankaradayım...Ankara beni hiç özlememiş sanırım...Peki ben ?
Ben şeyyyy kem küm...
Ben özledim(?)
Sanırım özlemek kelimesini seviyorum...Özlemek kocaman bir sözcük,sıcacık bir kahve,telaşlı bir kızılay akşamı,belki de soğuk bir okul duvarı...Onu görmek için yürüyen bir çift ayak...

Sen hiç özlemedin mi?
Hani deli gibi koşma isteği gelmedi mi hiç,içinden?
Sarılıp ağlamak istemedin birine?
Hem kızıp,hemde sevmedin mi hiç?
Unuttuğunu zannederken,aklına gelince baktın mı gökyüzüne?
Değişmiş midir, acaba deyip merak etmedin mi?

Şapşal şapşal okumaya devam etme dur! Cevap ver!
Kaçma...koşmaa...Bırakma kalbini...
Özleee...
Kavuşmak var sonunda...
Sen özle....
Tüm yollar kavuşmamız için...
Bu ılık ankara havası...Şimdi dinlediğim senin duymadığın bu şarkı...
Tüm taksiler,dolmuşlar...


Kavuşmak....kavuşmak sancılı bir doğum...
Ayrılık var her kavuşmada...Her kavuşmada bir korku...
Kazanmadan kaybettin mi sen?
İşte ben bu yüzden beni sevmenden korktum...
sen?



not:dinlediğim şarkı...Hadi hadi sende dinle ;)


17 Haziran 2011 Cuma

Hep gülün =)

Keyifliyim...
Kimse engel olamaz buna...Ben bile...
Küçük şeylerden mutlu olmayı öğrendim...Şarkı dinlerken yudumladığım kahvenin tadında hayat tamam tamam dudaklarımın da payı var...Dedemin aldığı uçuk pembe ruj kadar komik bu hayat...Komik olan ruj değil,ruju sürdüğünde aynaya bakan damla...İnsana neden ruj yakışmaz =)=)Ama bu durum bile üzmüyor beni...Makyaj yapmadan güzelim ben deyip kendimi kandırmayı seviyorum...Birde rimel sürdüğümde ağlamayı..Yok yok en keyifli ağlama şekli duş alırken...Gözyaşım sıcak suyla karışıyor,elimle silmeme gerek yok! ağladığım için saklanmam utanmam da gerekmiyor...Doya doya ağlıyorum...
Her şeyin güzel yanını bulmaya karar verdim bu gün...Mutlu olmak için ne çok nedenim varmış...Ben inadına üzmüşüm kendimi...Aslında hayat çok keyifliymiş...
Gelin bu gün nelere mutlu oldum bakalım=)=)

Ablamın,hazırladığım yemeği beğenmesine...

Yeni aldığım geceliğin çok yakışmasına...

Annemle yaptığımız telefon konuşmasına...

İstanbulun havasını içime çektiğim ve son olarak 12'ye kadar uyuduğum için mutluyum...


Bu kadar basit işte...Çok büyük şeyler beklemeyelim hayattan...Bizi gülümseten ne varsa sevelim...Kalbimiz deli gibi çarpmayabilir;ama huzur veren ne varsa değer verelim...

İnanın akıl vermiyorum,değerli okurlarım ;) sadece sizlerinde mutlu olmasını istiyorum...Oh be diyebilmelisiniz yastığa kafanızı koyduğunuzda...Rahat kafayla hayal kurarak dalın uykuya istiyorum...
Hayırdır inşallah üstümde bir iyilik var =)=) Nazar değmesin diye popomu kaşıyorum...Hep böyle olmak istiyorum...İyilik yaptıkça büyüyor insan ,insan olduğunu hatırlıyor...Anneanneme benzemek istiyorum...Nasıl bir kadındı,ah bir bilseniz...Tüm meziyetleri tek bir bedende barındırıyordu...Bir insan hem güzel hem zeki hem de bu kadar iyi olabilir mi?
Ben sadece onda gördüm...
O gitti...Ve ben şimdi bütün güzelliklere körüm...
Ayrı ayrı görebilirim;ama asla hepsini bir arada göremeyeceğim...

İşte böyle hatırlanalım,anneannem gibi...

Ama en önemlisi kendimizi üzmeyelim,sevelim sevilelim...
Aşık olalım,utanmayalım sevdalardan korkmayalım..Tabi ki aşk acısı da çekeceksiniz,çekin şiirler yazın,arabesk şarkılar dinleyin kadehleri tokuşturun dostlarla,çakır keyif naralar atın gülerek...Kendi kendinize salsa yapın çevrenizdeki bakışlara aldırmadan;ama benim gibi adımları karıştırmayın...

Hızınızı alamadınız mı?
Peki hadi arayın onu bağırın çağırın kapatın telefonu...Sonra kafam güzeldi deyip özür msjı atın...
Yaptığınız aptallığı anlatın 2 3 yıl sonra;ama gülerek...

Hep gülün...Gülmek herkese yakışıyor;ama alınmayın en çok ona ;)








NOT:yazımı yazarken bana eşlik eden şarkı:http://fizy.com/#s/1paf0u =)

ablamı seviyorum ;)

Ablamla oturup kahve keyfi yapmak,şiir okumaktan bile keyifli...
Şimdi ben bunları yazarken ablam diyor ki:
Offff naftalin sonra yazarsın...
Sonra yazarım şimdi ablamla keyif yapıyorum =)=)






NOt:pembeli ablammış öyle diyor ;)

15 Haziran 2011 Çarşamba

sarhoş oldum =)=)

Hava o kadar sıcak ki istanbul da...Ankara'nın soğuğunu özledim ! Yurdun penceresini açıp hayal kurmayı,üşümeyi ve yorganın altına girip tavana bakıp resimler çizmeyi de !
Şimdi sıcaktır;ama ankara da hava...
Kurak bir şehir orası o yüzden filiz vermedi aşkım orada...Kalpleri de sert oradaki insanların benim gibi yağmura alışık birini anlayamadılar...Oysa ben hazırdım,ufak bir tebessümle yeşerirdim,bir tatlı sözle büyürdü aşk'm !

Şimdi...
Ben bunları yazarken seni düşünüyorum ve biliyorum bu gün sende beni en az 3 kez düşündün...Şaşırma artık ben hissederim bilmen lazım ;) Ama bu durum korkutmasın seni...Seninle bir bağ var aramızda ikimizin de kopardığını sandığı karmaşık bir düğüm...Ve sen açmak istedikçe daha çok bağlanıyorsun bana...Ben zaten kaçmıyorum aramızdaki durumu kabullendim...İkimizin de gücü yetmez artık...Anahtarı okyanusun derinlerinde kaybolmuş bir sandık bizim aşkımız...Kırarsak sandığı biter bu aşk...Yani çok acı çekmemiz gerekiyor bitmesi için !

Oysa mutlu olalım istiyorum demiştin sen...Yeri ve zamanı yazmıyorum sen hatırla !Hatırlıyorsun biliyorum,unutmadın biliyorum!O gün orada çalan şarkıyı da hatırla o zaman ve arada sırada mırıldan =)=)
Şarkıyı hatırlamadın mı yoksa? Düşün bul, yada daha güzel bir fikrim var bana sor ben hemen cevaplarım !

Ama yapmazsın saçma sapan gururun engeller ve kuralların!O zaman acı çek ! Acı çekmiyorum ki deme ikimiz de biliyoruz beni özlediğini her gün düşündüğünü...

Bak işte senin duygularını bile ben yazıyorum...Sen sadece okurken kafanı salla ve onayla !!!
Bu arada sana anlatacak neler biriktiriyorum kalbimde bir bilsen...Güzel olan ne varsa yanını boş bırakıyorum sen yoksun ve boş kalmalı yanı,yanım...Mesela bu gün beşiktaş sahilinde sen olmalıydın yanımda...İstanbulu sevmediğini biliyorum;Ama benimle severdin biliyorum...Martılara simit atardık...Onların uçuşuna şiir yazardım...Sen burada da mı damla deyip oflardın...Oflama oflanır mı sevgiliye derdim...
Gülerdin...



Sen gülerdin...
Bu şehir boşalırdı...
Bir sen kalırdın...
Sen gülünce önemini yitirirdi her şey...
Martılar,insanlar,dalgalanan mavi deniz...
Sadece...Sen,ben istanbul kalırdık...

Elimi tutardın aniden,hiç bırakmayacak gibi...Bu kadar sıkı tutma elimi...Bırakırsan ne yaparım ? derdim sana...
Bırakmayacağını söylemelisin burada...Hayal benim değil mi kocaman sarılmalısın birde.. senin kokun denizin tuzuyla birleşmeli sarhoş olmalıyım birden...

NOT:Burada olsan yarın ortaköy'e giderdik... Sevdiğim her yer de sende olsan beraber mutlu olsak,sana soluksuz sevmeyi öğretmek istiyorum,denize bakıp hayal kurmayı da ...

Son not:ortaköy de waffle da yerdik ;) waffle sevmiyor musun ?o zaman ben yerdim sen beni izlerdin =)=)

DİPNOT:yandaki çocuk kadar mutlu olmak düşünmeden ne güzel =)=);AMA cemal süreya ne demiş:


Kim istemez mutlu olmayı Ama mutsuzluğa da var mısın?

14 Haziran 2011 Salı

gözü şişmiş kız bu kadar yazar =(

İçimde bir sıkıntı... Hayatımın hep bir yerlerinde bir şeyler eksik...Ağlamak bile iyi gelmiyor artık...Gözyaşlarım bile acı veriyor;oysa eskiden ağladığımda rahatlardım ! Ankaradan uzaklaşınca geçer tüm sıkıntılarım sanıyordum;ama saçma bir şekilde her şey aynı...Ve bu sefer geçecek gibi değil! Ne mi sıkıntım? Merak mı ettiniz?
İnanın her şey...
Sürekli ağlamak istiyorum,ki sürekli ağlıyorum...Ablam da anlam veremiyor bu duruma...Annem soruyor telefonda neyin var kızım ?
Bilmiyorum,sadece geçmesini istiyorum... Nefes almak istiyorum...İstanbul bile iyi gelmedi bana,demek ki şehirlerin bir önemi yok! Sorun bende...
Ben kimim?
Sürekli hatalar yapan ve pişman olan bir aptal...

Dünyanın merkezi olduğunu zanneden bir deli...

Büyümeyen hayal kuran(olmayacak hayaller) çocuk...

Sanırım kendimden sıkıldım...

Yeter naftalin diyorum kendime,aynada ağlamaktan şişmiş gözlerime bakarak...Ama kendimi gördükçe daha çok ağlıyorum;oysa sen olsan daha kolay olurdu her şey...Sanki sen gelsen düzelecek bir şeyler ve ben daha kolay üstesinden geleceğim zorlukların...İşte tam bu satırlarda bunun imkansız olduğunu bilmek daha çok yakıyor canımı...Şimdi yanımda olsan oysa;ya da vazgeçtim ağlamaktan şapşala dönmüş yüzümü görmen hoş olmaz...Ama ben seni görmek isterdim şu an...Ya da sende beni gör...Ben bir şeyler anlatayım sana ağlayarak,sen her şeyin yoluna gireceğini söyle...

Yazarken ilk defa rahatlayamıyorum;artık ağlayarak yazmak alışkanlığım oldu...Nefes alamıyorum...

Bekle...

Cama gidip nefes aldım istanbul'u çektim içime...Hadi sende kalk aç pencereni bensiz bir şehir var karşında rahat bir nefes al!!!



Evet bu kadar sulu göz kız yazısı yeter biraz günlük vari yazalım:


Bu gün derslerin açıklanmasını beklemekle geçti ve hala açıklanmayan  3ders kaldı...Umarım açıklananlardan hepsini geçerim ve sadece bir bütüm olur,aslında sadece tht için ankaraya gitmek de ayrı bir üzüntü !
Oysa beni çağıran bir şeyler var orada;ama aynı şehir de olup görmemek daha kötü ! Neyse ki onun haberi olmadan gidip gelirim şehrine...O beni istanbul da belki de orduda sanırken aynı havayı çekeriz içimize =)=)
İşte mutlu oldum ! Küçük şeyler bile mutlu ediyor beni;ama onunla  ilgili olan küçük şeyler!

Neyse günümü anlatmaya devam ediyorum,İstanbulun yağmurunda sırılsıklam oldum,alışveriş yaptım eve geldim...Ablam stajda çok yorulmuştu yattı ben yemeği hazırladım...Pilavı lapa yaptım,tavuklar çiğ sanırım evlenmeden yemek kursuna gitmem gerek yada kocamın iyi yemek yapması...2 ihtimal çok sevimli... Aralarda da tht çalışmaya çalıştım;ama diğer sınavlarda açıklanmadan zor...

Şimdi de oturmuş okunmayacak yazılar yazıyorum...

Beceriksiz,aptal ve çirkin hissediyorum kendimi...

not:Hafta sonu adalara gidip biraz yüzüp deniz de bırakmak istiyorum tüm kederimi...Seni mi?
BIRAKMAM =)=)


ve günün şiiri:


Evin içinde bir oda, odada İstanbul
Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul

Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı
Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul

Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm
Çekmeğe başladı, oltada İstanbul

Bu ne biçim su, bu nasıl şehir
Şişede İstanbul, masada İstanbul
Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık
Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul

İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım
Nereye gidersen git, orada İstanbul...
          

Ümit Yaşar Oğuzcan


http://fizy.com/#s/1joyfg  eşliğinde okuyalım ;)

13 Haziran 2011 Pazartesi

yazı değil bu sadece NOT ;) /2

Bazen karşımızdaki bizi aptal zanneder yada kendini çok akıllı...
İşte şuan bunu okurken dur ve düşün...Aptal olmadığımı anlayacaksın ! O zaman diğer ihtimal doğru sen çok akıllısın...Evet şimdi yine saçmaladığımı boş laflar ettiğimi düşünüyorsun...Peki böyle düşündüğün halde neden bu yazıyı,yazılarımı okuyorsun ? Sen neden yazıyorsun diye sorma hemen...Soruma soruyla karşılık verme!!! Bu kadar sinirden sonra bir tokat sahnesi olmalı !Yok daha neler deyip gülüyorum bu satırlarda senin sinirlenip ekrandan gözlerini kaçırman gerek;ama okumaya devam ettiğini biliyorum...
İşte düşün ve sor kendine neden ?
Merak ediyorsun,çünkü beni...
Peki,neden ?

not:bu günlerde mırıldandığım şarkıdan:kaybetmeyi senden öğrendim ve sen APTAL'sın !!!        dinle ;)

11 Haziran 2011 Cumartesi

yolculuk karalamaları/1

Şu an otobüs yolculuğundayım... Ankara otobüs camıyla beraber kayıyor hayatımdan...Her saniye bu yıl yaşadığım ne varsa terk ediyor beni...


İstanbul'a gitmenin verdiği mutluluk burada kalan bir yanımla beraber acı veriyor artık ! Oysa gitmek keyiflidir geride seni özleyecek birileri(biri) yoksa,mutlu olmalısın damla diyorum kendime bu şehirde seni düşleyen özleyen seven bir kalp bırakmadığın için... Hadi gülümse...Gülmeyi kendime yakıştırmasam da gülüyorum,gülmesi geliyor aklıma birden...Şimdi cama bakıyorum her şey onunla ilgili saçma sapan şeyleri getiriyor aklıma kendime sonra ona kızıyorum...

Üstelik söz  vermiştim kendime onunla ilgili yazmak yoktu;ama set çekemem ki duygularıma,yazmak ayıp değil,düşünmek,özlemek de...Ayıp olan şey utanmak duygularından saklamak,kaçmak kendinden...Ben kaçmadan da yaşayabilirim,aman zaten hiç sevmedim ki diyerek pisleşmeden ne güzel ! Ben gerçekten büyüdüm saklanmak istemiyorum artık,ama kimsenin gözüne de sokmuyorum kendimi...Dingin yaşıyorum galiba;Ama biraz fazla romantik...
Bence okuduğum şiirler,kitaplar böyle yaptı beni...Okuduğum aşkları gerçek sandım...Belkide bu yüzden hep büyük seven,kocaman kalbi olan bir adam aradım ;)

Gerçekten seven hesap kitap yapmadan davranan,kaçmayan,risk alan biri...

Ben bunları yazarken o şimdi,şehrinde ankara da beni düşünmeden bir güne daha başladı...
Uyanmıştır şimdi,bu gün ne yapacak acaba? kaç dal sigara içiçek,hangi şarkıları dinleyecek ? Ne yaparsa yapsın;ama mutlu olsun...Laf olsun diye yazmıyorum bunları gerçekten mutlu olsun,gözlerini kısarak gülsün yine,benim görmem mühim değil...Ben hissederim...
Nereden hissedeceksin salak demeyin ? Gerçekten hissediyorum durup dururken deli gibi kalbim çarpıyor,ağzımda atıyor resmen... eminin o zaman o benden uzakta bir yerlerde bir şeylere seviniyor...


Şimdi 1 saat oldu yola çıkalı ve ben ondan git gide dahada uzaklaşıyorum...Camdan dışarı bakıyorum yemyeşil bir ova ve cemal süreyanın şu şiiri geliyor aklıma:

"Eşdeğeriyle yan yana yürürken
Cehennem sokağında birey olmak,
Ve en inceldikten sonra
İlkel sözcüklerle konuşmak seninle.
Saat beş nalburları pencerelerden
Madeni paralar gösteriyorlar,
Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.
Hiç bir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"


Kabul seni hala seviyorum ve unutmak için çaba harcamıyorum,çirkinleşmiyorum...Zamana bırakıyorum...Büyüklerin hep dediği gibi su yolunu bulur...Bende kurtulurum senden...

6 Haziran 2011 Pazartesi

yazı değil bu sadece NOT ;) /1

SINAVLAR bitsin ! yeni yazılar biriktiriyorum kalbimde,
geçmişi geride bırakıp... yeni hayaller var hem içinde...
Sadece denize kıyısı olan bir kente gitmem gerek ;)




cuma bitiyor sınavlar...
Sonra mı?
Sonra yeni hayaller,yeni yazılar ve yeni bir dönem başlıyor hayatımda...
Kötü olan her şeyi geride bıraktım;ama biraz daha güzel habere ihtiyacım var...


son olarak sürekli dilimde olan şiiri de yazıp,kısa bir süreliğine yani cumaya kadar gidiyorum =(



"Aşk asi bir çocuktur
Hiçbir zaman nizam dinlememiştir
Sen beni seversen ben seni sevmem
Eğer sen sevmezsen ben severim
Fakat ben seversem kendini sakın"

                                              H.Edip-Adıvar

2 Mayıs 2011 Pazartesi

SON!!!

Biliyorsun ne çok düşündüğümü seni...Belki de bilmiyorsun;ama bilmen gerek...


Nereden bileceksin;oysa...Oysa sen beni hiç düşünmezken bunu anlaman çok zor...Saçma buluyorsun,gülüyorsun eminim...Ya da ilk kez ben yanılıyorum,sen de beni düşlüyorsun...Bak bu fikir çok hoşuma gitti...

Tamam tamam kızma,beni düşünmüyorsun kabul! Ama bu benim blogum ihtimallerden bahsetmek istiyorum...Hem senin bu yazıyı okuma ihtimalin çok düşük ve ben istediğim kadar hayal kurabilirim...Ben sana nasıl karışmıyorsam sende bu yazıları okumadığın için bana kızamazsın...İşte bizim hikayemiz böyle sürer gider=)=)


Gel beraber hayal kuralım,işte en sevdiğim kısım bu... başlayalım;)

Gökyüzü herkesin derler;ama inanma gökyüzü ikimizin...Şimdi bir oyun oynayacağız seninle...Sadece ikimizin anlayacağı...
Oyun çok basit,sadece şifreler var...

İlk şifremiz:bazen içine saçma sapan bir huzur gelip oturur ya,işte o zaman bil ki benim aklıma seninle ilgili güzel bir anı gelmiştir...Sakın başka sebep arama mutluluğuna...

Şimdi ikinci şifremiz:Beni düşündüğün zaman,pencereyi aç mutlaka;çünkü ben sürekli odamın penceresini açıp,ikimizin aynı anda bu şehrin havasını soluma ihtimalini kuvvetlendirmeye çalışıyorum...

üçüncü şifre:Müzik dinliyorsun ya sürekli belki olur da anımsatırsa şarkı beni sana,o şarkıyı benim dinlemem için bir dilek tut.Olur da  dinlersem o şarkıyı seni düşünürüm;oysa Bizi düşünmek isterdim;Ama bu olmaz biz diye bir şey yok...Ve benim biz demem etik değil...Senin biz diyebileceğin biri var...Ve ben böyle yaparsam bu ona haksızlık...
TAMAM onun haberi olmayacak,komik senin bile yok;Ama ben yapamam üzülürüm...

BU kadar saçmalık yeter!!! seninle ilgili yazı yazmam bile ayıp...Yazmamak için çabalıyorum inan...Sonra damla zaten okumuyor ki diyorum;ama okumasan bile yazmamalıyım...Bence ben böyle yaptıkça bir bağ kuruluyor aramızda...Hissediyorum...


O zaman bu blog da seninle ilgili son yazım...Seninle ilgili yazı yazmak iyi gelmiyor bana...Ben burada gerçek olmayan hayaller kurarken sen başkasıyla yaşıyorsun...Ve ben bu gün;artık hiçbir şeyin düzelmeyeceğini anladım...


Kabullenmek zordur...
Gerçekler sürekli çarpmazsa yüzümüze
Ama ben ne zaman baksam bu şehre
Beni sevmediğini haykırıyor sokaklar...
Başka birini seviyor diyor herkes...
Kabullendim...
Seni ve şehrini rahat bıraktım...
Mutlu olun sevdiğinizle...
Hem,biliyorsun...
Ben geçiciyim bu şehirde...



NOT:tüm resimler siyah beyaz;umarım bensiz renklidir hayatın...
SON NOT:sitemli değilim,sadece olması gerekeni yapıyorum...




seviyor,sevmiyor,seviyor,SEVMİYOR!!!

29 Nisan 2011 Cuma

gece gece

İstanbul..
saat:03:14
Bu gün o kadar yoruldum ki,neden uyumak yerine burada bir şeyler yazıyorum ben bile bilmiyorum.Ablam içeride uykusunun gelişme bölümünde sabah hatırlamayacağı rüyalar görürken ben...
Ben... Ben burada belkide hiç bir zaman okunmayacak yazılar yazıyorum,arkadan çalan ve tamda beni anlatan bir şarkı eşliğinde...




Derin bir nefes alıyorum..Nefes alırken neyi fark ettim,biliyor musunuz? Gözlerimi kapatıyorum...Nefes alırken değil...Sadece derin nefes aldığımda...Gözlerimi kapatan şey ne,peki?
Bilmiyorsunuz..Bende bilmiyorum sadece tahminim var..Bence işin sırrı derin kelimesinde..Son nefes gibi derin...son kez aydınlığa bakıp karanlığa yolculuk yapacakmış gibi çaresiz...
Sanırım bu satırları okurken kafanız karıştı..Ne güzel kafamız var,çok şükür karışıyor...Herkesin bir kafası var eminim;ama niye herkesin kalbi yok?
Oysa yumruk kadar kalp...4 harfli... tek hece...Söylemesi bile kolay...Her şarkıda,şiirde de var neredeyse...
Peki,neden herkes de yok?

Herkes de var,olmasa insanlar nasıl yaşar deyip,Tıbbi bir açıklama yapmayın! mecaz sanatını kullandığımı siz de biliyorsunuz...
Vay be siz ne çok şey biliyorsunuz...



Offf ne kadar da sinirli kızmaya meyilli cümleler kurmuşum üst satırlar da;oysa çok mutluydum bu gün...Sanırım uykusuzluk beni sinirli yapıyor...Bir de içimde saçma sapan bir sıkıntı var...Durup durup gözüm dalıyor,sözlüye kalkacakmışım gibi kalbim çarpıyor...

Ne güzel... Kalbim var çarpıyor...

Şimdi elinizi kalbinize götürün..Elinizde hissediyorsunuz kalbinizi..İşte o an aklınıza gelen kişinin kalbini dinleyin bir gün mutlaka..
Kulağınızı dayayın kalbine...Kalbinin sesini duyamazsınız eminim.. Şaşırdığınızın farkındayım..Duyarım bu da ne saçmalıyor diyorsunuz..
Duyamazsınız eminim...ÇÜNKÜ:sizin kalbiniz daha çok çarpar,onun kabinin sesini bastırır...
İşte aşk duymamak kadar komik;ama bu yazıyı okurken herkesin aşık olduğu kişiyi düşünmesi yani herkesin farklı kişileri düşünmesi kadar keyifli...


Şimdi de gelin sizle bir test yapalım...
Bakalım kime aşıksınız ?
Sorularıma içinizden cevap verin...

1.soru:şu an test sonucuna göre,onun çıkmasından korkuyor musunuz?

İşte tam da ona aşıksınız... Başka soruya gerek yok!!!


Çoğu insan bu testimi saçma bulabilir..Yazının bundan sonrası onlar için başka konulardan bahsedeceğim...


Bir rüzgarın elindeydi hayalin,hayal kurmayan biriydim;oysa..(son zamanlarda...)Hayal kurmak üzüyordu...
Bazen de utanıyordum,gerçekleşmeyecek hayaller kurduğum için;oysa ben de belki birinin hayaliydim..Sonra bu ihtimale inanıp kızdım ona..ben onun hayaliydim,o benim,onun başka hayalleri vardı...
Entrikalı bir dizi gibi geldi bu durum ve de çok sevimsiz buldum...Kimseyle ilgili hayal kurmak yok,kimse de benimle ilgili hayal kurmasın...Gerçekler canımızı yaksa da...Gerçekleri düşünelim...Düşünelim ki,kolay olsun alışmak...Bunları yazarken neden kalbim üzerinde 10 kilo varmış gibi acıyor?
Neden yutkunmak ders çalışmak kadar zor?
Şimdi gel de hayal kurma! bak işte gerçekler can yakıyor...


Gelin güzel şeyler yazalım,öyle bitsin yazım...
Başlayalım..


BU yazdıklarımı nerede,nasıl,saat kaçta okuyacağınızı bilmiyorum...Bildiğim tek şey eğer bu yazıyı sabredip sonuna kadar okuduysanız...Ya ben güzel yazıyorum yada siz sayın okurlarım=) okumayı çok seviyorsunuz...1. İhtimal çok sevimli...
Şimdi pencere varsa odanda,dışarı bak... ne var dışarıda ki diyorsun? Ne olduğunun önemi yok...Önemli olan benim lafımı dinlemen...Benim değil kalbinin lafını dinle!!!


Güzel günler herkese...Uyumam gerekli hem olur ya belki güzel bir rüya da görürüm =)=)


GECE GECE not: bilmekten daha gerçek bir şey var:Hissetmek=)=)

son not:taslaklara kaydedip uyudum,sabah resim ekleyip yayınladım ;)

22 Nisan 2011 Cuma

şimdi...

Zamanı cebime koydum sanki benimle beraber sürekli ilerliyor;ama hep aynı yerde...

Ama hızla ilerliyor her şey...İnsanlar değişiyor,hayatlar...
Hem de bize hiç sorulmadan oluyor hepsi...Çünkü bize sorulsa da yine üzülen insanlar olacak...Üzüntü hayatın merkezinde üzülenler değişiyor sadece...O yüzden hayat bana sormasın olacakları,kafasına göre takılsın...Sonuçta birileri mutlu olacak ben kimsenin sevincine engel olamam...Bunu gerçekten istemem...Hem ben sürprizleri severim...Nasılda şaşırmak isterim her gün...Bu gün bir şey olsun ağzım açık kalsın... her gün böyle derim...Sanki beni duymuşcasına hayat, her gün yeni olaylar çıkarıyor karşıma...işte ben bu yüzden her gün büyüyorum ve şaşırıyorum artık kendime...Nasılda olgun karşılıyorum her şeyi..

Aferin naftalin...


Sanırım anneanneme benziyorum büyüdükçe...Nasılda insanları kırmaktan korkardı...Susardı üzülünce üzmekten korkardı karanlıkta kalınca korkan bir çocuk kadar sessiz;ama bir o kadar da haykırmak isteyen bir çocuk...

Ama dedim ya büyüdüm karanlıktan korkmuyorum artık,ışık da aramıyorum...Eğer bir gün güneş doğarsa ışık vurur odama...Gözlerim kamaşır belki o zaman aşktan...

Her şeye rağmen aşk güzel...Kim ne dersin desin aşk herkese rağmen güzel...Ve herkese yakışıyor...Birbirlerini seven insanlar kadar güzel bir şey daha var mıdır?

İŞTE  bu yüzden bencil olmayalım insanları serbest bırakalım bırakalım ki sevdikleri insanlarla mutlu olsunlar...Bizi sevmek zorunda değil kimse...Hem kaç kere söyledim Aşk'ta zorlama olmaz diye!


 O zaman şimdi aşk satır aralarında...
 Aşk korktuğum bir kitap şimdi
 Hani sevip sevip,
 Üç dört kere okuduğum bir kitap
 Ya da şiir defterimin arasındaki papatya...
 Benim;ama benim olduğunu bilmeyen
 Cansız bir nesne...
 Aşk şimdi kıyamayıp,özgür bıraktığım bir kuş...
 Asla geri gelmeyecek bir kuş..
 Biliyorum aşk şimdi başka insanların kalbinde
 Aşk yeni bir hayat şimdi... 
 Benim yazamadığım masallarda
 Masal bile değil aşk...
 Buldum buldum...
 Aşk özgür bırakmak şimdi,
 Azat etmek...
 Aşk, aşık olması için bırakmak vazgeçmek...
 Aşk kızmamak,kıskanmamak
 Mutlu olduğu için sevinmek...
 Aşk bencil olmamak şimdi...

.kendime NOT: Kimseye karışmak,kimseyi rahatsız etmek yok,artık büyüdün oyun değil yaşamak...Hem küçükken de böyleydin damla...Herkes kumda oyun oynardı sen kuma yazı yazardın...Bırak isteyen istediğiyle oynasın... Bıraktım...

Okuruma NOT:google'A "mutluluk yazın bakın ne güzel resimler var...
bu ARADA okur kitlem ailem ve arkadaşlarımdan oluşuyor biliyorum=( Ama belki benim gibi tüm blogları okuyan bir deli vardır..Tüm amatör yazarları takip eden, varsa bu bent benden ona:


Kimse beni anlamıyor diye düşünürken
Hayatına çıkan biri gibidir hayat
Denize attığın taşın zikzak çizmesi kadar keyifli
O taşa bir daha dokunamamak kadar komik VE hüzünlü...




Yazının teması:Herkes MUTLU olsun =)=)





21 Nisan 2011 Perşembe

şapşal peri masalları...

Tamam kabul elimdeki kalemi kemirerek yazı yazmayı hiçbir şeye değişmem;ama klavyeyle de aramda bir bağ varmış...Bunu blogların sürekli kapanıp kapanıp açılmasında anladım...Özlemişim...


AMA bu süre içinde yazdıklarımı sizinle paylaşmayacağım...
Üzgünüm... Anında yazmak keyifli...O an içinden ne geliyorsa onu paylaşmalı kişi blogunda...Yazılarım defterde kalmalı...Ama ben özet geçeyim...Blogum kapalıyken düz yazı yerine bol bol şiir yazdım,ve mektup denen türde kendimi geliştirmeye çalıştım;ama yinede eksik bir şeyler var...
Blog açıldığına göre,yani temelli açıldığına göre söyleşi yazmaya devam=)=)


Şu an istanbuldayım naftalin...
Blogların açıldığı haberini burada aldım,sanırım bu şehrin sihrine inanıyorum..Kim ne derse desin masallar var,tamam yaşamıyorum;ama yazıyorum masallar, hem de,Her gün yeni masallar..
Naftalinde benim masalı'M...Tamam masalda prenses değilim;ama şapşal bir periyim ben...Sihirli bir kalemi var bu perinin...Ama konuşmayı pek beceremiyor,yanlış iksirler saçıyor bazen etrafa,biraz sakar bir peri bu saykotik saykotik=)=)
Tamam bu kadar girizgah yeter,hadi bu gün neler yaşadım kimin hayatlarına dokundum bakalım...



Sabah telefonun alarmıyla uyandım...Uyanmak değil bu,bir boyuttan başka bir boyuta atlamak...ve ardından okul idaresinin duymayacağı sorular sabah 9 da ders mi olur? hukuk da bilgisayar dersi ne arıyor? Neden tek bu derste zorunluluk var? Ben soruyorum odanın tavanına asılıyor sorular,cevaplamıyor kimse...Apar topar üstümü giyiyorum işte o korkunç an...Aynadaki çirkin kızda kim? Biraz daha yaklaşıyorum,kim olabilir ki?
_ben...

Ama olsun bu gün hiçbir şey beni üzemez 2 saatlik bilgisayar dersinden sonra istanbul...
Ders biter,kantinde yenilen yemek ve ankarayı hiç özlemeyeceğini bilmenin sevinci...
Lafı fazla uzatmayalım saat 13.30 söğütözü...
Elimde küçük valizim tek yolculuk yapmanın verdiği mutluluk ve aynı zamanda tezat bir kuşku otobüsü bekleyen ben...
Gelsin insanlar... tanımadığım insanlar... otobüs gelene kadar ben onlara bir kaç hikaye yazayım..
İşte ilk kahramanım.. Yaşlı bir amca giriyor içeri oda benim gibi otobüsü kaçırmaktan mı koktu;yoksa eskilerin her yere erken gelme huyu mu bu? Yavaş adımlarla yaklaşıyor ve oturuyor çaprazıma...Ben onu inceliyorum,daha sağlıklı betimleme yapmak için...Saçları beyaz,aralarındaki griler bence geçmişi anımsatan birer anı olmalı,gözlük kullanıyor bence miyop..Nereden mi anladım,peki? Hemen söyleyeyim ben uzaklara o kadar derin bakan birini daha önce hiç görmedim!

O orada geçmişi düşünürken,yeni bir yaşlı giriyor içeriye..Onunda saçları beyaz ama sakalı da var, gençliğinde hayta olduğunu  göstermek istercesine..Onunda gözlükleri var...İşte o an deli gibi gülüyorum,yanımdaki çocuk bana bakıyor şaşırarak... hemen telefonuma bakıyorum sanki gelen bir msja sevinmiş gibi;AMA ben amcanın damla gözlüklerine bakıyorum...Gençliğini özleyen bir hava veriyor bu gözlük ona... işte 2 YAŞLI karakter..Muhtemelen aynı yaşlarda haydi gelin gençliklerine gidelim...
Bence 1.si hep dingin bir yaşam hayal etti,kalp kırmak uçarılıktı,sessiz sevdi bu yüzden hep..Kaybetti susarken gerçek sevdaları...Sevmekten nasılda korktu.Kavgalardan da kaçtı hep 2 defa burnuna darbe aldı,burnundaki eğrilik oradan geliyor...

Diğeri.. ne kadar kısaydı bu hayat işte bu yüzden o hızlı sevdi,çabuk söyledi haykırdı,seni seviyorum cümlesini kaç kez ve bazen nasılda inanmayarak söyledi.Muhtemelen diğerine göre daha fazla seks yaptı,tensel birleşmeyi aşk sandı...İşte bu yüzden şimdi gerçek aşkı arıyor hala...Parmağında alyans yok...Evlilik için geç mi kaldı?


Bunlar birer tahmin 2 amcayı da ilk kez görüyorum ve muhtemelen bir daha hiç görmeyeceğim..Sadece hayatlarına dokundum,haberleri olmadan...Bir iksirdi onların gözleri...Pişmanlıkla kırgınlık vardı,ikisinin de bakışlarında...
Ben aslında hiçbir şey yapmadım aldım onların bakışlarını cümle yaptım...

saat:14.00 "9" numara cam kenarı.. bu şehri terk etmek ilk kez bu kadar kolay ve keyifli...

Yolculukta düşündüklerim,yazılmaya değmeyecek kadar soğuk...Ama ben şuanda denizi olan bir kentteyim..
Yazım güzel bitmeli...
İstanbulu seviyorum,ablamı,insanlara bakıp hikayeler yazmayı,insanları seviyorum...

Not:bol bol gezeceğim naftalin,seni ihmal edersem üzülmek yol,ben bol bol masal biriktiririm burada.. denize bakarak kurulan tüm masallar gibi mutlu sonla biter =)=)






                                                                                                       
                           
                                                                                                  
 Dipnot: Ankara da hayal kurmak yok!