31 Aralık 2010 Cuma

yok sayma!

Herkes şiir okumak zorunda değil...Edebiyattan da anlamaz her insan;ama her insan sever aşık olur mutlaka...Peki,nasıl başa çıkarlar bu duyguyla edebiyat olmadan o ölümsüz mısralar olmadan?



müzik... Sanırım çoğu insan şarkılarla anlıyor aşkı ve de anlatıyor... Peki ben neden hiçbir şarkıda bulamıyorum aşkı...Melodilerin içine saklanmış aşk ve müzikten anlamayan ben bulamıyorum o gürültünün içinde aşkı...Oysa o iyi anlıyormuş müzikten,öyle söylemişti bir konuşmasında... "iyi bir dinleyicim..." bu onun sözleri...
Peki ya,kalbimin gürültüsünü neden duymadın? Hani dinlemeyi biliyordun neden yok saydın içimdeki aşkın melodisini? Ne kadar da sesliydi oysa;sağır eden bir çığlık gibi...


Yazdıklarımı okumuyorsun...Tamam içmonologlarını yazan birini okumak istemeyebilirsin sadece tarihi,siyasi kitapları sevdiğini de biliyorum...Kızmıyorum yazdıklarımı okumamana;ama beni yok sayma! Yokmuşum gibi davranma artık!



Susmak çok kolaydır
Ya konuşmak?
Sessizliği bozan bir şeyler söyle
Sevgi sözcüğü olması şart değil...
Önemli olan cevap vermen...
İnsan susuyorsa,yok sayıyordur...
Yok saymak sevmemekten de kötü...
Sen...




dikkat:sen.... bu boşluğa her türlü sözcük gelebilir;artık susma susma ki sevgi sözcüğü gelsin "sen'den" sonra...




müzik dinlemeyi seviyorsun ya biliyorum dinlemeyeceksin;ama yine de paylaşıyorum senin için:





şarkı eşilğinde yazıyı bir daha oku =)=)

29 Aralık 2010 Çarşamba

ılık ılık...

Nasılda büyümek istemiştim...

küçükken...

Pencereyi açıp gökyüzünü seyrederdim hep...Kuşların neden uçtuğunu merak edip dururdum.Meraklı bir çocuktum büyüklerin lafına karışıp annemi zor durumda bırakırdım hep...Her konuda yorum yapar insanları kızdırırdım...İşte bu yüzden büyümek istedim,değişirim sandım...


Ama yine aynı...Kuşların neden uçtuğunu biliyorum,ama insanlar niye uçamıyor diye soruyorum kendime...Büyüklerin değil beni önemsemeyen insanların laflarına karışıyorum...Yine her konuda yorum yapıyorum...

Belkide bu yüzden açtım bu blogu yazdıklarımı ne de olsa okumuyor önemsemiyor kimse... Kimseyi rahatsız etmiyorum kendimden başka...Azat ettim sevdiğim herkesi...

Rahat olabilirsiniz artık! Sizi rahatsız etmek gibi bir niyetim yok;siz zaten yazdıklarımıda okumadığınız için rahatsınız... Konuşmak yok bundan sonra ben içmonoglarımı yazıyorum;artık...

Buna karışamazsınız;çünkü cümlelerim size hiçbir zaman ulaşmayacak...Okunmadan burda kalıcak yaşanmadan duran tüm duygular gibi...


Sevdiğim insanlara ulaşmıyorsa yazdıklarım niye mi yazıyorum? Nazım hikmet'in bir mısrasıyla cevap veriyorum size: "Sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? "Sizin anlayacağınız dille anlatayım birde: Ben biri beni sevdiği zaman değil,birini sevdiğim zaman şiir yazarım,birini üzdüğüm de değil biri beni üzdüğünde yazı yazarım... Ben merkezli değilim hissettiklerimi değil bana hissetirilenleri yazarım...Özel bir çaba göstermiyorum bunun için Aziz nesinin de dediği gibi ben yazmıyorum kendileri yazdırıyorlar hep...


Benim sorularımın cevaplarını hepsini şairler yanıtlamış...İşte ben bu yüzden hayranım şairlere şiirlere...Belkide bu yüzden şiir yazarım sevdiğim her insana Ona...


Korkmadan nefes alıyorsun
Korkmadan sevmeyi de öğrenmelisin o zaman
Beni sev demiyorum ki sana
Ben dolmuyorum ki nefes aldığında ciğerlerine;
Yaşaman için,gerçekten varolman için istiyorum sevmeni
Acı çektiğinde anlarsın bu hayatı
Yanaklarına değen gözyaşının tadında hayat
Tuzlu ve ılık...
Sen hiç soğuk gözyaşı akıttın mı?
Yüzünü ısıtır yaş,
Kalbi ısıtan aşk gibi...
Yaşamak ılıktır...
Sevdiğini görünce de akmaz mı için ılık ılık...
O seni sevmezsede acır ılık ılık...
Üşümeni istemiyorum...
Beni sevmesen bile sev...
Kimi sevdiğin mühim değil...
Hayat içine akmalı,
Yüzüne değmeli
ılık ılık...




Not:Bir an önce sende öğrenmelisin sevmeyi tamam biliyorum zor ilk zamanlar ağlatıyor bile erkekler ağlamaz deme şimdi! Erkeklerde ağlar kalbi olan herkes ağlar...AĞLA..Gözyaşına dokunmak istiyorum sevdiğim gözlerden akan o sıcaklığa...

26 Aralık 2010 Pazar

KOMİK OLMA =)=)

Ankarada ağaçlar çırılçıplak...Benim o sevdiğim yapraklar yok artıK! Üzülüyorum bu duruma;ama baharda tekrar göreceğimi bilmek alıp götürüyor içimdeki kederi...



Yukarıda yazdığım duygunun yalın hali...Duygularım içimde kimseyi etkilemiyor;ama bu duygunun bir de -e hali var.Yönelme hali diyorlar dilbigisinde bu duruma ben ne diyorum peki?AŞK... sanırım aşk; çünkü bence aşk tek taraflı değildir.Karşındaki de sana karşı bir şeyler hissetmelidir mutlaka...İşte yaprakların baharda yeşereceğini bilmek gibi seni sevmek...İlerde beni seveceğini bilmek...


Nasılda eminim değil mi? Yok yok emin değilim...İkinci bir ihimal daha var sen beni sevmiyorsun...Aşk tek başına yaşanmıyor ya ben de seni unutuyorum...Ve üzülmüyorum böylece her iki durumda da;ama 2.ihtimal bana biraz sevimsiz geliyor.Senin de beni sevmen daha mantıklı...


Mantık aranmaz;ama aşkta...O zaman yukarıdaki mantık kelimesinin üzerini çiziyorum...Yeni bir kelime "güzel" evet evet bu uydu,senin beni sevmen güzel olurdu...


Neyse bunlar sabah içimden geçenler,yazmak istedim sadece...
Şimdi içimden geçenler;



İnsanları düşünüyorum...Neden sakladıklarını,neden yok saydıklarını duygularını...Aşk hiç saklanır mı,yada nefret,yada korku ? Fark etmez hangisi olduğu kalpten geçen hiçbir şey saklanamaz bence...Kalp sürekli çarparken nasıl saklarız?Nefesini tutup hayatta kalmak gibi bir şey olur bu,yani imkansız...

komik..

Çoğu insan sakladığını sanır;ama...

AMA saklayamaz...Kendini kandırır sadece... Ben karşımdaki insanın kalbinden geçenleri anlarım...

Anlamamak isterdim oysa,anlamak çok acıtıyor bazen...Karşındakinin seni sevmediğini anlamak...Nerden mi anlarız peki? Özel bir çabaya gerek yok! o zaten sözcükleriyle anlatır size yada susuşuyla...Susuşu,sevmiyorum diye haykırırken kulağınızı kapatmayın...Bırakın sevmesin aşkta hiç zorlama olur mu?

Zorlamayın...vazgeçmeyin siz sevin ve de saklamayın sevginizi...Bırakın anlasın onu nasıl sevdiğinizi...Aaaaaaaaa zaten bende sevmiyordum deyip komikleşmeyin...


Sevmek,aşık olmak yeterince komik bir durum zaten =)=)


Bu gün sana şiir yazmadım beni sevmediğin için kızgınım sana;ama şiirsiz bitmesin istiyorum ve işte cemal süreyanın ikimiz için yazdığını düşündüğüm düşlediğim şiir:


...
Fotoğraf çektirmek için yan yana getirilmiş iki nesne değiliz biz.

Güvercin curnatasında yan yana akan iki güverciniz.

Mesafeler birleştirdi bizi bir de sözler

Razı olma hiçbir sessizliğe

Biliyorsun seni seviyorum...

Pencereden bakmayı öğreteceğim

Sana

Balkona asılı çamaşırcasına

Havalansın havalansın dursun

Sokakta değil balkonda;

Dışarı çıktığın zaman

Romanını yastığının altına sakla;

Şiirini mutfağa koy

Boş bir deterjan kutusu vardır nasıl olsa,

Öykünü yanına alabilirsin elbet

Müziğini de resmini de

Niçin güvenmiyorsun bana?

Cemal SÜREYA 16 Mayıs 1973

şiirin son kısmını paylaştım sadece..

Eğer bu şiirin tamamını merak ediyorsan  ya da okurken beni düşünüyorsan komik olma hadi itiraf et kendine sende beni seviyorsun...Ben mi? Ben zaten çok seviyorum şapşal =)=)

22 Aralık 2010 Çarşamba

ANKARAYA KAR YAĞSIN...

Ankara da simsiyah bir akşam;ama turuncu bir ay var gökyüzün de ve ben siyahın içinde olan her renk gibi onuda seviyorum..Pencereyi açıyorum ankaranın havası evet evet bu hava bir de onun gözleri... sarhoş ediyor beni içki içmeme gerek yok!

Gözlere anlam yüklemiş bütün yazarlar,şairler,müzisyenler...Tüm sanatçılar...Peki,neden?


Ben yanıtını bilmiyorum...Madem bu yazıyı okuyorsun sen cevep ver...Ben mi deyip şaşırma(!) Sen tabiki hala şaşkın şaşkın bakma ekrana...Durup düşün,devam etme okumaya çünkü bende bu süre içinde yazmayıp seni düşünücem.Gülümsediğinin farkındayım bu satılarda ya da hala şaşkın şaşkın okuyorsun...Hadi ama düşün neden bütün anlam gözlere yüklenmiş?

_________________

İnan bana ben ara verdim yazmaya şimdi tekrar yazıyorum.Sense hiç düşünmedin bile yazını sonunu merak ediyorsun...Peki ya neden?Şimdi bunu düşün,neden merak ediyorsun yazımın sonunu...

Ben cevap vericem bu soruma.İşte cevap kim kendi gözleri için yazılmış bir yazının sonunu merak etmez... Sen de haklısın...Peki;ama nerden biliyorsun bu yazının sana yazıldığını?Hadi kalk bak aynaya gözlerin bu kadar mı güzel?Dur nereye otur oturduğun yerde gözlerin çok güzel bakmana gerek yok...Aslında bir farkı yok gözlerinin sıradan bir renk gözlerin;ama neden bu kadar anlamlı bakıyor? Hala şaşkınsın değil mi? O zaman gel bırakalım bu yazdıklarımı üst satırlarda beraber hayal kuralım...


Hayal kurmayı seviyorsundur bak bundan eminim...Herkes kurar hayal,herkes yalnızken kurar hayal ve de tek başına...Gel biz beraber kuralım...


Ankaraya kar yağdıralım.Bembeyaz olsun bu şehir...Ben bu şehirde hiç kar görmedim,sen ben yokken yürümüşsündür;ama karda...Benle de yürüyeceksin bu şehrin beyaz sokaklarında...Basılmamış karlara basalım...Hava soğuk;ama ellerin sıcacık olsun üşümemek için tutayım ellerini...Tamam tamam elini tuttuğum için üşümüyorum ellerin soğuk olsada değişmez bu durum...Sen bir şeyler anlat bana ben sana aldırmadan karın tadına bakayım küçüklüğümdeki gibi...Sen bana kızmalısın burda hasta olucaksın diye...Şaka şaka burda seninde benimle birlikte kar yemen gerek...Sonra yüzüme bakmalısın göz göze gelip gülmeliyiz bu salak duruma...Al işte gülerken çok tatlısın diğer yazılarımda da söylediğim gibi gülmek bir erkeğe bu kadar yakışabilir...Devam ediyoruz yürümeye kar daha hızlı yağıyor ellerin daha sıcak...Bu kadar da olmazki kalbim ağzımda atıyor...İçimde hiç bilmediğim bir şarkı bizim şarkımız olsun mu? Sen seç bir şarkı birazcıkta mırıldan...Yavaş yürüyelim diyorsun.Neden dememe gerek kalmadan soru sorma dedin bile...Ben seni kırarmıyım? -Kırmam tabiki yavaş yürüyelim yürüyelim ki daha uzun kal yanımda...




Hadi;ama hayali beraber kuruyoruz benden bu kadar devamını sen yazmalısın...Ben yazamam ki diyorsun biliyorum...Tamam tamam yazma=( Ama söz var bana ne zaman kar yağarsa ankaraya beni düşün ve gülümse =)=)






sinek valesi sensin,kupa kızı da ben =)=)







20 Aralık 2010 Pazartesi

BASİT AŞK...

Soğuk bir gece telefonunun sesiyle uyandı kız...Arayan oydu,yalnış görmüyordu.Açıp açmamakta kararsızdı...Yalnışlakla arıyor olmalı,o beni aramaz ki diye geçirdi içinden;ama ya önemli bir şey olduysa(!)
-Efendim(olabildiğince sessiz bir tonda)
-Konuşmamız gerekli...


Derin bir sesizlik...


Kızın iç sesi:Bu ne şimdi gecenin bir vakti ne konuşmak istiyor ki...Gündüz arayabilirdi hem o beni aramaz ki...

-Ordamısın(sert bir sesle)
-Evet;ama ne konuşmamız gerekli(şapşal kız neden konuşmalıyız demeliydi)
-Konuşmak bahane,sadece sesini duymak istedim...


(Kız mutluluktan cevap veremiyor)



_____________________



İşte alın size bir romantizim,okurlar böyle hikayelerden hoşlanıyorlar değil mi? Basit,düşünmeye yer bırakmayan aşk hikayeleri,aşk sözcükleri...
Bir okur kitlesi var basitliğin...
Önceleri sordum hep neden neden neden?
Sanırım cevapta basitti...İşte cevap:Basit seviyoruz biz,önümüze kim gelirse seviyoruz aman boş kalmayalım diye seviyoruz,ya da kalbimiz çok geniş eskiyi de unutmadan yeniden seviyoruz...


İşte ben bu yüzden "sevmek" kelimesini lugatımdan çıkarıyorum...Yeni bir kelime türetmeliyim...
Ya da susmalıyım sessizliğin bir anlamı olmalı, anlamı olmasa o susmazdı...
Hayır,o kolay olduğu için susuyor.Susmanın bir anlamı yok!


Ya da o da basit sözcüklerle seviyor,çakma şairlerin şiirleri gibi;ama ben hiçbir şeyden anlamasam bile,şiirden iyi anlarım...
Midem bulanıyor;ama kusamıyorum içimdeki kız hala konuşuyor ve ben onu bile duyamıyorum...



NOT:Eğer onun gözleriyle görmeye çalışırsanız,işte o zaman yazmak daha zor;ama ilk defa bu kadar vazgeçilmez...

dikkat:istediğim zaman yukarıda yazdığım kadar basit aşk replikleri yazabilirim;ama sen ve hissettirdiklerin susuşun kadar basit değil...

PEKİ NEREYE KADAR?

Bu gün...
İnsanların neden salak,neden bu kadar salak olduklarını sordum kendime...Sonra düşüdüm bu kadar kişi salak olabilir mi? Olamaz bence salaklığın da bir sınırı olmalı...O zaman diğer seçenek doğru ortada bir salak var! Şimdi bir sorun daha çıkıyor ortaya "salak" bir kişi kabul ediyorsa bu durumu salak değildir.
_______________


Yukarıda yazılanlar tam bir demogoji;ama hayat laf kalabalığından ibaret değil...Hayat benim yazdıklarımda değil,yaşadıklarımdan ibaret...Peki ya,yaşamadıklarım onlar...Onlar kimin hayatı? cevapsız bir soru...


İnsan yazdıklarıyla kandırır kendini yaşamadan yaşadığına inandırır...İşte aziz nesin'nin sözcükleriyle:

"Yaşamak yazmak değildir. Ama yazmak yaşamaktır. Kandır kendini yaşlı yazar kandır. Yazarak,yazarak,yazarak. Yaşamadan yaşadığına inandır"

Kandırmak...Sadece -mastar eki almış bir kelime değil,kelimeden çok öte diğer fiiller gibi sıradan değil,başlı başına bir cümle...


Haydi gelin size kandıran ve kandırılan iki insanın hikayesini anlatayım...Kısa bir durum hikayesi;ama kalbim durmuyor hızlı hızlı çarpıyor ve bende hızlı hızlı yazıyorum...


Yeni uyanmıştı.Uyanınca çok sinirli olurdu,gerçi normalde de çok sinirli...Banyoya gitti elini yüzünü yıkayacaktı ki aynada kendine baktı.Gözlerim dedi gözlerim neden bu kadar boş bakıyor? Oysa gözlerim için şiir yazmıştı,benim sıradan gözlerim için...

(erkek kahramanımızı aynanın karşısın da öylece bırakalım,hadi gelin bayan karakterimizin yanına gidelim)

Hiç uyumamıştı.Uyuyamadığında çok sinirli olurdu.Beni uyutmadığı,aklımdan çıkmadığı için kızıyorum ona diyerek resmine baktı...Gözleri ne kadar anlamlı bakıyor uğruna şiirler yazdığım gözleri...


İkisi de aynı saatlerde farklı nedenlerle de olsa birbirlerini düşünüyor...


Peki ya kim kimi kandırıyor?



NOT:inanmak tehlikelidir...Güveni yanına alır hemen ... İnanırsak koşulsuz güvenir ve severiz...İşte o yüzden hem onu hem kendimizi kandırırız...PEKİ NEREYE KADAR?

19 Aralık 2010 Pazar

MASAL OKUYORUM...

Otobüs yolculuklarını seviyorum,düşünmeye teşvik ediyor insanı...O kadar alakasız insanları düşünüyorum ki,gülüyorum sonra kendi kendime onlarda beni düşünüyor mu diye...Otobüs muaviniyle göz göze geliyorum,tek başıma neden güldüğümü merak edercesine bana bakıyor...Ona da benim tavrım komik geliyor olmalı ki oda gülüyor...Ben onun gülüşünü otobüs camına asıyorum,düşündüğüm tüm insanları koltuğun altına saklıyorum...İşte şimdi tek seni düşünüyorum...Sen beni düşünüyor musun peki?Gecenin bu saatinde uyku daha tatlı geliyor olmalı.Keşke ben seni düşünürken birden uyansan su içmek için;çünkü ben fazla sıvı tüketmiyorum malum yolculuktayım=)=) Hadi sen kalk bir bardak su iç,hava çok soğuk dudakların çatlamıştır belki,dudakların ıslak kalsın...Hazır uyanmışken bir daha uyuma!Sen de beni düşün..."Sen birini çok düşünürsen o da seni düşünür" demişti bir arkadaşım...Beni düşün düşün ki arkadaşımın tezi doğrulansın...Şimdi pencereye yaklaş,nefesin pencerede,buğulanıyor camlar...Küçükken parmaklarımla kalp çizerdim,ben...Komik ama hala yaparım.Sende beni kırma bir kalp çiz cama,ben otobüs camına çizemiyorum=( Şimdi sen erkek kalp mi çizer deyip çizmiyorsundur eminim;ama erkekler de sever hemde kalbiyle...Israr ediyorum bir kalp çiz cama...Tamam tamam  çizme isimlerimizi yaz yanyana...Pencereyi aç şehrinin havasını çek içine...Soğuk hava ciğerlerine dolsun.Yıldız var mı gökyüzünde?Varsa bir dilek tut ikimiz için...Aklıma bir şey gelmedi mi diyorsun? Üzülme benim bir dileğim var hazırda =)=)işte dileğimiz:"Bir gün mutlaka beraber bakalım gökyüzüne,yıldız olması mühim değil,elimi tut sadece..." Tamam dileğini tut ve kapat pencereyi hava çok soğuktur şehrinde...Uykun geldi biliyorum,tamam o zaman artık yatabilirsin...Sen geç sıcacık yatağına;ama  sana bir soru daha hiç küçükken sana masal okudular mı,hani şu mutlu sonla biten masallardan ? Cevabını bilmiyorum,ne olduğu da önemli değil...Bütün otobüs uyudu,yalnız sayılırız...Hadi artık kapa gözlerini sana masal okuyorum...

16 Aralık 2010 Perşembe

İNADINA ISLANARAK...

Yok yok ben artık bu insanlara dayanamıyorum...Hangi insanlar diyorsunuz biliyorum;ama dedim ya "bu insanlar'a"
Neyse lafı ağzımda dolandırmadan anlatayım,sinirlendim de biraz aklımdan geçenler yazıya dönüşmüyor.Ben en iyisi mi derin bir NEFES alıp yazayım...

_____


Bu gün istanbul da tatlı bir yağmur varken ben ailemle ıslanmak istedim,şişlinin güzelim sokaklarında...Annem ilk defa üşümemden korkmadan atladı bu parlak fikrime...Babamla ablam zaten onaylar her zaman...
Ve biz istanbul'u ezmeye başladık ayaklarımızla...Yağmur saçlarımı ıslatıyordu içimde gereksiz bir huzur...Annem: şemsiyenizi açın...Ne şemsiyesi ıslanmak bu kadar keyifliyken kim ister ki kuru kalmayı? Şeker miyiz biz erir miyiz,erimeyiz alt tarafı hasta olup hapşırırız...
Ki çok yaşa diyecek insanlar varsa yanında ya da sıcak bir çorba pişirecek biri ,hasta olmak hiçte kötü bir fikir değil...
Ablamla ben önden gidiyoruz.Annemle babam arkadan...Yağmur dördümüzle birlikte,mutluluk yağmurdan da ıslak...Sevdiğim şehir,sevdiğim insanlar ve ben yağmurdan değil mutluluktan hapşırdım onlar çok yaşa desin diye...HEP birlikte aile'M hep birlikte...
Ama gelin görün bu insanlar "nazım hikmetin abidin dino'ya yazdığı mısranın cevabını...mutluluğun resmini yani =)  şemsiyeleriyle deldiler...Tablo delik deşik...
Hayret bir şey diyerek geçtim yanlarından bir de cık cık sesimle...Hepsinin mi şemsiyesi kafamı deler,gözümü çıkarır? Kapatın be şemsiyelerinizi diye bağırmak istiyorum;ama tabi ki içimde yankılanıyor sesim...
Islanmanın tadını çıkarın saçlarınız ıslansın,yanağınıza değsin yağmur damlaları,hatta ileri gidin dilinizle tadına bakın yağmurun hayat dudaklarınıza değsin...

___

Islanmadan,üşümeden yaşanır mı? -Yaşanmaz tabi ki ...
Ben yaşayamam...
Hayat sırılsıklamsan anlamlı...Yanağıma değmeli hayat ben kurumak için yaşamalıyım hayatta;ama inadına ıslanarak...

9 Aralık 2010 Perşembe

BENİ SEV BİR AN ÖNCE...



Dün istanbul'a geldim...Çok mutluyum nasılda özlemişim ablamı nasılda şımartılmaya ihtiyacım varmış...Yüksek dozda bir sevgi aldım ablamdan keyfime yok diyecek...İşte bu yüzden ben de o uyurken naftaline bir şeyler yazayım dedim.Ve ne yazacağımı bilmeden sıralıyorum sözcükleri.Peki,neden mi? cemal süreyanın bir dizesi geldi aklıma "sözcükler alevler içinde nasılda serin" İşte bu yüzden yazıyorum ya ben konuşarak bunaltıyorum ya insanları yada anlatamıyorum ya kendimi.Ya da insanlar anlamak istemiyor beni,inadına yapıyorlar bunu;ama iyi ki yapıyorlar ve ben hislerimi yaşadıklarımı saklıyorum cümlelerde.Zamanla hafızam silse de yaşanmışlıkları, hayatım yaşıyor tüm yazdıklarımda...Çocukluk aşkım var anlatılanlarda,hiç unutmam dediğim en büyük aşkım,eski dostlar,yarı yolda bırakan arkadaşlar,korkular,telaşlar,kavgalar,sevgiler geride bıraktığım ne varsa yazdıklarımda...Ne zaman eski yazdıklarımı okusam yüzüm kızarır hatalarımdan,sevinçlerimi delicesine özlerim,aşk sandığım ne varsa gülüp geçerim;ama mutlu olurum her şeye rağmen...Mutluluk mutsuzluğu göze alırsan gelir.İşte cemal süreyadan bir dize daha "Kim istemez mutlu olmayı 
 ama mutsuzluğa da var mısın?" Kimde var böyle bir yürek?Kim acı çekeceğini bilerek başlar bir sevdaya?Kim korkmadan onun duygularını bilmeden açar tüm sevgisini,yüreğini?Kim gözlerinin içine bakıp sarılır son vedalarda?Kim aşkı için mutsuzluğu göze alır?Ben tanımıyorum böyle birini ya siz?Ben göze alamadım hiçbir zaman...İçimde kaldı sevdaya dair ne varsa...Aşktan korktum hep,mutsuz olmaktan da kaçtım,saklandım unuttum unutturdum kendimi...Ama derler ya bir gün öyle biri gelir ki...Tüm yazdıkların yaşadıkların anlamsızlaşır,önemini yitirir...Sanırım ben de salak kızlar gibi inanıyorum artık bu hurafeye...Ama şimdi gelmesin bu ara huysuzum üzerim onu,ya da gelsin alsın tüm sabrını yanına değiştirsin beni...Ben aslında çabuk değişirim,inanırım karşımdakine...Erdal hocanın tabiriyle" Saf bir çocuğum ben"...Yazdıklarımı okudum da son cümlemden sonra bu nasıl bir yazı...İğrenç,bayık,çaresiz,karamsar...Ama ben böyle bir insan değildim ki eskiden yada düz yazıda başarısızım mısralarla anlatıyorum ben kendimi ya da şiir daha çok yakışıyor bana...Sen de mısralarıma yakışıyorsun gözlerin bence başlı başına bir rubai...Hiç bir sözcüğe gerek yok...Sana baktığımda şiirler okunuyor kalbimde senin anlamadığın binlerce dize:
Sevda her yerde beş harfli
Sen de beni sev bir an önce...

7 Aralık 2010 Salı

YOK CANIM KİMSE YEMİYOR ARTIK=)=)

Yaklaşık 2 hafta kadar önce arkadaşımla kahve içmeye gittik...Ben her zamanki gibi insanları izliyordum...Tanımadığım muhtemelen de bir daha hiç görmeyeceğim insanları izlemek,neler düşündükleri tahmin etmek ne kadar da eğlenceli...Tıpkı bir oyun gibi ve ben bu oyunu sürekli oynarım... İşte biz gittik kahvelerimizi,pastalarımızı aldık oradan buradan konuşmaya başladık bilirsiniz işte kız muhabbetleri kim n yapmış,o ne demiş,son moda ne acaba neden aramıyor?... diye devam eden erkeklerin tahammül edemediği kızsal sıcak bir sohbet...Oda ne çapraz masamda tek başına entelektüel şapkalı,fularlı 35 40 yaşlarında yalnız bir adam...Masasının üzerindeki nesne aslında onu izleme sebebim...Bordo renkli bir kitap...Acaba yazarı kim,roman mı? Yok ya şiir kitabı bence arkadaşıma dönerek söylüyorum:Ya ben gidip soracağım ne kitabı çok merak ettim...VE ondan gelen güzel cevap:saçmalama...Tamam sormayacağım ama gözlerim durmuyor,bir kere adamı kafama taktım ya inceliyorum...Etrafına bakıyor birileri bana bakıyor mu diye sonra gözlerini kapatıyor doğal olmaya çalışarak...Ben ne kadar da kültürlü cool bir adamım dercesine...Hahahha güleyim bari neren kültürlü be senin iki saattir oturuyorsun ve hala kitabın kapağını açıp bir sayfa okumadın...İşin gücün etraftakilerin sana bakıp  aaaa adam aşmış be demeleri;ama üzgünüz yok artık bu numaraları yiyecek kimse o eskidendi canım...İnsanlar artık yemiyor bu numaraları zaten insanların umrunda değil ki okuyan,kültürlü insanlar...Artık insanlar okumayan,düşünmeyen insanlardan hoşlanıyor yeni moda o şekerim...Valla kalkıp adamın masasına oturucam dinle beni canım kardeşim...Dur dur panik yapma sana akıl vermeye geldim,hiç kötü niyetim yok.Haline acıdım sadece ben de yeni
 jenerasyonum anlıyorum yani gençlerin deilinden...Adam şaşırak bana bakmalı tabi...
Ama ben durmuyorum elimi kolumu oynatarak anlatıyorum sormayın bendeki coşkuyu.Neyse uzatmayalım sen önce şu şapkanı fularını çıkar,kitabını da koy bakalım çantana...minibookun yok mu senin? Ha işte çıkar onu şöyle koy masaya,yak bi sigara,bi de taktık mı kulağına küpe tamamdır oldun işte...Şimdi etrafındakilerin dikkatini çekersin...Adam elime eteğime yapışıyor yok allah razı olsunlar,sen nasıl büyük insansınlar...Aaaa olur mu öyle şey ben insanlık yaptım...Tabi bunların hepsi kafamdan geçenler adam hala karşımda cool triplerinde;ama kimse farkında değil benim dışımda...Kahve midemi bulandırıyor bu sırada ben artık adamı incelemeyi de bıraktım...Oda ne bu sefer adam bana bakıyor...Aaaa sinir oldum amca önüne bak diyeceğim o derece...Oh neyse ki kalktı gitti...Gelsin yeni coollar ben onlara da birkaç senaryo yazayım...Düşünüyorum da ben neden insanları inceliyorum?Bu kadar mı önemli bu insanlar?Değiller sıradan her yer de karşıma çıkabilecek insanlar...İşte ben tam da bunu seviyorum..Sıradanlık...Tüm insanlar sıradan ben,sen,o hepimiz...Bizi farklı kılan karşımızdakinden kaynaklanıyor...Bizleriz karşımızdakini göklere çıkaran,mükemmelleştiren...Kafam da yeni sorular...İnsanlar beni nasıl görüyor? Sonra kızıyorum kendime sanane insanlardan ne düşünürlerse düşünsünler...Oh be rahatladım ben sıradan bir insanım ve bu sıradanlıktan da çoo...k memnunum...

GİBİ...

Karışık hayatların çizgisi,
Hangi renkti?
Cevapsız sorularla doldurdum sayfaları
Sayfaları doldurdum anlamsız cevaplarla...
Kim engel olabilir ki zaten bana?
Herkesden gizli değil mi sözcükler?
Tozlu,eski,yıpranmış,
Anlaşılmaz sıralanmış.
Okunmaya hiç alşılmamış cümleler içine sıkışmış...
Ama üflesem geçecek sanki herşey...
Sanki,sankiyle başlayan cümleleri iyileşicek
Kanamayacak orası burası...
Kan kokusu başımı döndürüyor artık...
Kimsenin beni anlamadığını düşünüyorum...
Lanet okuyorum adını bilmediğim bir dilde
Belki de adını bildiğim herkese,herşeye...
Bilmediklerimi seviyorum,bildiklerimi hatırladıkça
Belki de onları gerçekten tanıdıkça...
Tanıdık insanlar görüyorum dışarı her çıktığımda
Bildiğim bir sürü yüz...
Kimisi çirkin olabildiğince
Kimisi kusurlarını boyamış boyasıyla;
Oysa şimdi başka bir kente gidiyorum...
Aşina olmadığım birsürü yüz beni bekliyor
Hiç yaşamadığım bir hayat...
Kurak bir kente gidiyorum.
Coğrafya bilgilerim nem yok diyor.
Ama dikkat et kışalar çok soğık geçer...
Sanki şimdiden ordayım,
İçim üşüyor bu satıraları yazarken;
Oysa yazarken hala yazdayım
Sıcak bir ağustos gecesi 18 yıllık odamdayım
18 yıldır büyüttüğüm ______ karşımda
Aynadan görüyorum kendimi...
Kendimi kendimle ankaraya götüreceğim
Ya içerdekileri?
Babamı,annemi?
Gelmeyecekler biliyorum.
Peki,niye o zaman bildiğimi bilmezden geliyorum?
Tecaülü arif diyor edebiyatçılar buna
Peki,ben ne diyorum?
Kimse bilmiyor,ben söyleyeyim:
Özlem...
Evet özleyeceğim onları,hem de çok...
En çok nelerini mi?
Bilmiyorum ki.
Ben hiç parçalarına bölmedim onları,
Bütünüyele seviyorum.
Oldukları gibi,
Yani onların beni sevdiği gibi...

4 Aralık 2010 Cumartesi

ELDİVENSİZ...

Soğuk bir ankara gecesi... En çok neyi özlediğimi düşünürken aklıma ilk gelen şeydir memleket... Ilık bir yağmur başlamıştır şimdi oralarda;ama deniz kenarındaysan tuz kokusu ile karışık rüzgar savurur saçlarını... Üşümeyi nasılda sevdiğimi düşünüyorumda,hiç eldiven takmama sebebimdir bu sevgi...Elimin üşümesini seviyorum,soğuktan çatlamış bir el neler anlatır insana...Neden ben yumuşacık ellerim olmasını istemiyorum her normal insan gibi... İşte oradayım orduda 10 yaşlarında küçük bir kız...Deniz kenarında bir okula gidiyor,yürüyerek...Yol çok kısa 5 dklık mesafe var evden okula;ama çocuk aklı işte kaplumbağa adımlarıyla şarkı söyleyerek gidince üşümek için hayli bir zaman oluyor...Annesinin üşürsün çıkarma dediği eldivenler,hemen çıkarılıp çantaya konulur...Eller üşür,burun soğuktan kıpkırmızıdır...Okula gitmek pek keyifli değil;ama o yolda ablasıyla yürümeyi seviyor birde denizin o dayanılmaz kokusunu...Yoldan geçen her adamı katil sanıyor korkuyla yapışıyor ablasının koluna...Adam beni bizi kaçırmaya kalkarsa ne yaparız?İşte hemen çocukça planlar yapılır:Avazım çıktığı kadar bağırırım,çantamı atarım kafasına hemen koşmaya başlarım... Planlar hiç bir zaman uygulanamaz çünkü adamların hiçbiri katil değildir...Bu küçük kız biraz korkak...Tamam tamam çok korkak...Sanırım korkaklık küçüklükten gelme bir duygu...Sanırım ben küçüklükten gelen her duygu gibi onu da seviyorum...Korkmak sahiplenilmeyi korunmayı beraberinde getirir...Korkak insanlar yalnızlıktan korkarlar işte bu yüzden daha çok severler insanları ve sevdiklerini daha çok özlerler...Bunları yazarken hava çok soğuk ve eldivenlerim dolapta ellerimde değil...Ben yurdun güvenliğine rağmen korkuyorum...Neden mi korkuyorum,peki? Bu sefer katil amcalardan değil,sensiz üşümekten korkuyorum bu şehirde...Şehir soğuk ama ben denizsiz bir kentte üşümeyi bilmiyorum...Sen olsan daha kolay olacak her şey eldivene ihtiyacım olmadan yürüyebilirim,bu şehrin çirkin sokaklarında...Belki bu çirkin sokaklar seninleyken güzel olur...Ama ben çok güzel olan şeyleri sevmem...Önemli olan neler hissettiğimizdir ve ben yanındayken değil seni düşünürken mutlu oluyorum...Soğuk şehir,soğuk sokaklar ama baş döndüren bir sıcaklık...